Seni bulmaktan önce aramak isterdim, Seni sevmekten önce anlamak isterdim,
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de sana hep yeniden başlamak İSTERDİM!!...

Mutluluğun Formülü için tıklayın !

Nasihat ve Öğütler mutlaka okuyun !

HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR!!

Bazen hayatımıza giren öyle insanlar olur ki;onların belli bir amaca hizmet etmek,bize bir ders vermek,kim olduğumuzu yada olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için bizimle olduklarını yüreğimizin derinliklerinde hissederiz... Bu insanların kim olacağını asla önceden kestiremezsiniz. Belki oda arkadaşınız,komşunuz,profesörünüz,uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız,sevgiliniz yada belki de sadece göz göze geldiğiniz bir yabancı...

Her kim olursa olsun,o kader anında hayatınızın bir biçimde etkileneceğini bilirsiniz. Bazen hayatınızda öyle korkunç olaylar yaşarsınız ki,o anda bu olaylar size korkunç acı dolu,haksız gibi görünür. Ancak fırtına dindikten sonra bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız,asla potansiyelinizin,gücünüzün,azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamayacağınızı anlarsınız...

Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır. Hiçbir şey tesadüfen,kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez. Hastalık,yaralanma ve deneyimsizlikler,ruhumuzun sınırlarını test eden olaylardır. İster olaylar,ister hastalıklar,ister ilişkiler olsun,bu küçük testler olmasaydı hayat hiçbir yere varmayan düz ve sıkıcı bir yol gibi uzayıp giderdi. Güvenle ve rahat,ancak boş ve amaçsız.Yaşamınızı,başarılarınızı ve düşüncelerinizi etkileyen insanlar,kimliğinizi yaratan insanlardır. Kötü deneyimler bile birilerinden öğrenilebilir. Bu dersler en zor,ancak büyük bir ihtimalle en önemli olanlardır. Eğer biri sizi kırar,ihanet eder ya da üzerse,size güveni ve kalbinizi açtığınız birine karşı dikkatli olmayı öğrettikleri için onları affedin. Eğer biri sizi severse ,siz de bunun karşılığında onu koşulsuz sevin. Sadece onlar sizi sevdiği için değil,size sevmeyi ve onlar olmadan göremeyeceğiniz ya da hissedemeyeceğiniz şeylere kalbinizi ve gözlerinizi açmanızı öğrettikleri için...

Her günün tadını çıkarın. Her anın değerini bilin ve belki de tekrar yaşayamayacağınız bu andan alabileceğiniz en fazla şeyi almaya bakın. Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun,onları dinleyin,aşık olun,zincirlerinizi kırın ve gözünüzü zirveye dikin... Başınızı dik tutun,çünkü bunun için her türlü hakkınız var. Kendinize büyük bir insan olduğunuzu tekrarlayın ve kendinize inanın. Eğer kendinize inanmazsanız,hiç kimse size inanamaz. Hayatınızı nasıl istiyorsanız öyle şekillendirebilirsiniz...

SENİN İÇİN DİLEKLERİM

Sana, her şeyi paylaşabileceğin biriyle, birlikte olma mutluluğu dilerim. Her zaman olmasa da en istediğin zamanlarda, bulduğuna değil umduğuna sahip olmanı dilerim. Kötü günlerde senin elinden tutacak kadar Çok mutlu anıların olmasını dilerim.

UMARIM
Kapıyı zamanında açip telefon son kez çalmadan önce yetişirsin. Lüks bir lokantada adlarını ilk kez duyduğun yemekler arasından hoşuna gidecek olanı seçersin Cebinde her zaman eve dönecek kadar paran olur, Birileri için vazgeçilmez olursun Kişilik ceketinin cebinde hatırı sayılır miktarda para bulursun. Banka hesabin hep çoğalır. Neler yapabildiğine kendinde şaşırır, bir hayale değil, gerçek birine aşık olursun. Tam istediğin yanıtı alırsın. Açık, akıllara kazınan, güçlü. Hem de anında.

GÜÇLÜLÜK VE CESARET
Senin için dileyeceğim bir dilek gerçekleşecek olsa, önce ne isteyeceğimi şaşırırdım. Güzellik tehlikeli ..Bilgeliğin kazanılması gerekir
Aşk ise senin bileceğin bir iş,Ama sonunda eminim ki bunlardan da iyi bir şey seçerdim : Cesaret
Umarım aşkın bedelini asla kendini ezdirerek ödemezsin. Umarın bütün zorbaların hakkından gelir, başın dik olarak yürüme gücünü bulursun. Verici olmak büyük mutluluktur. Ancak hep ama hep vermek akli ve yüreği kurutur.
Çay bahçesinde, resim galerisinde, kırlarda.. Nerede olursan ol, birazda almasını bil. Bırak kuşlar, resimler, kitaplar, gerçek dostlar canına can katsın. Biz insanların beslenmesi gerek.

MUTLULUKLAR, SEVİNÇLER
Adresini yitirdiğin bir dostundan mektup gelmesi;
Sana gereksinimi olan birinin seni görünce gözlerinin gülmesi;
Ektiğin tohumların filizlenmesi; yitirdi?in bir seyin taşınırken bulunması;
Günesin ilk ışıkları, sabah kuşların cıvıltısı,
Yağmurdan sonra buram buram toprak kokması;
Sevdiğin insanin karsına çıkması;
Yağmurda el ele yürüyüs;
Toprağın, tohumlarin uyanışı ...
Düşünme, düşünülme;
Sevme, sevilme...
Düğün,dernek...
Kız çocuk, erkek çocuk..
Büyümeleri gelişmeleri...
Onların mutluluğunu görmek..
Torunları kucaklamak, onlarla çocuklaşmak, yeniden yasamak geçmişi, iste sevinçler, iste mutluluklar. Doyasiya yasamak gerek. Eğer olanağım olsa seni bütün üzüntülerden korurdum....

VE ŞUNLARI
Heyecanla beklediğin telefonun yanlış numara çıkmasını, Pahalı bir ambalaj içindeki hediyenin hoşlanmadığın kokular salmasını, Büyük ikramiyeyi bir numara ile kaçırmanı, Karşılıklı sandığın sevginin karşılıksız çıkmasını, Tatilde çektiğin fotoğrafların yanmasını, Uzaktan kus diye sevgi ile baktığın şeyin aslında ağacın dalında asili kalmış bir Çorap olmasını ..Ve askın da biten bir şey olduğunu tatmanı HİÇ İSTEMEZDİM.

ZOR GÜNLER
Acıların yorumunu yapmak anlamsızdır. Hiçbir zaman geriye dönülmez. Hiçbir büyü olanları değiştiremez, suç kimsenin değildir. Aldığın yaralar ne denli derin olursa olsun, yüreğinde sakladığın keyifli anları, küçük mutlulukları unutma.
Kendine zaman tanı, Nasıl olsa bu da geçer, gider
Yitirmek bizi tüketir. Ama yüreğine acıları gömmeyi öğrenmelisin.
Yasam seni yenileyecektir. inan bana. Geçmişi ardında bırakmanın ve her şeye yeniden başlamanın sağladığı
Mutluluğu yasamanı isterim. Bütün başarısızlıkları, kederleri, kötü yazgıları senden uzak tutabilsem keşke: ama o zaman yasamın kendisinden uzak düşerdin.
Mutluluk kadar kalp acıları, yürek sancılarıdır bizi canlı kılan ve yeniden yasama bağlayan.
Mutluluğu sakınarak sürdür; ödünç alınmıştır çünkü......

NEREYE GİDERSEN GiT
Yürüdüğün o bildik yolda yeni başlangıçlar olacaktır. Korkular, kuşkularla dolu zorluklar yaşanacaktır.
Mutlu şaşkınlıklar da olacaktır.
Bir dönemeçte dünya ayaklarının altında uzanacak , bir diğerinde derin vadiler karşılayacaktır seni.
Yürüdükçe yeni tatlar, yeni kokular, yeni dokunuşlar kesecek yolunu. Bu seçtiğin yol senin mutluluğun, senin yasamın. Mutluluk diliyorum. Ancak kendi kabuğuna çekilerek yaşanan mutluluğu değil...
Rahatlık uğruna hayallerinden vazgeçerek elde edilen türden olanı da değil....
Gerçekten yapmak istediklerini yaparken yaşanacak mutluluğu.
Ya da çaba gösterme riskini, verme riskini, sevme riskini göze aldığında duyulan mutlulukları...

Neden tanrı sadece bir kalp verdi bize?

Tanrı herkese
iki ayak verdi yürümek için
iki el verdi tokalaşmak için
iki kulak verdi duymak için
iki göz verdi görmek için fakat neden bir kalp verdi?
Çünkü diğer kalbi başka birine verdi gidip bulmanız için.......

DERLER ...

Cennet;
Bir Amerikanı'nın maaşına
Bir İngiliz'in evine
Bir Çin yemeğine
Bir Japon'un arabasına ve
Bir Türk hanıma sahip olmaktır.

Cehennem ise;
Bir Amerikan arabasına
Bir İngiliz hanıma
Bir Çin evine
Bir Japon yemeğine ve
Bir Türk'ün aldığı maaşa sahip olmaktır...derler....

YALNIZ ADAM !

Her nedense yalnızdır adam. Ne kapısını çalan bir dost, ne telefonunda bir ses; ne hayatında bir Kadın, ne yüreğini titreten bir çocuk. Okyanusun ortasında başıboş yüzen eski bir şarap şişesi kadar yalnızdır adam. Üstelik kutsal bir sır gibi korumaktadır ürpertici yalnızlığını. Ve bir gün, penceresine bir kırlangıç konar. Kanatlarının altında hep bir bahar getiren o telaşlı, o hamarat kuş. "Merhaba" der adama, adam şaşırır. Kırlangıcın konuşmasına değildir şaşkınlığı. ilk kez bir canlının, sıcacık bir merhaba ile yalnızlık zırhını örselemesine şaşırmıştır. "Eee, merhaba" der adam, isteksizce. "Görüyorum" der kırlangıç "Sen de benim gibi yalnızsın" Kestirip atar adam; "Yalnızlık benim tercihim.

Böylesine mutluyum ben." Gülümser kırlangıç, "inanmıyorum" der, "Yalnızlık kimsenin tercihi olamaz!" Adam birisinin, üstelik de bir kusun, hayatını üstüne kurduğu bir inancı tartışmasından öfkelenir; "Bak" der, "seninle tartışmak istemiyorum!" "Ben de seninle tartışmak istemiyorum" der kırlangıç "Benim tek amacım, seninle dost olabilmek." "Bunun ne yararı olacak ki" diye sorar adam. "Konuşuruz" der kırlangıç, "Giderek tanırız birbirimizi." "Tanırsak ne olur" diye sorar adam, kırlangıcın önerisini küçümseyerek. "Birbirimizi tanırsak, güzellikleri paylaşırız" der kırlangıç, "Hüzünleri, acıları, coşkuları, Hatta çirkinlikleri paylaşırız" "Bunları neden paylaşalım ki" der adam, "Güzellikleri büyütmek, acıları ve kötülükleri küçültmek ve dayanılır kılmak için" der kırlangıç.

"Git işine" der adam, "Ben bütün bunları paylaşmak istemiyorum." "Pekii" der kırlangıç, uçmak için kanatlarını kaldırırken "Bugünlük gidiyorum fakat iyi düşün,yarın yine geleceğim." Dediği gibi ertesi gün gelir Yalnız adamla kırlangıç arasında yine ve neredeyse aynı konuşma geçer. Bir sonraki gün yine gelir kırlangıç, bir sonraki gün, ve ondan bir sonraki gün de. Adamın direnci giderek kırılmakta, bu sevimli ve hamarat yaratığın değişmeyen önerileri kendisine gittikçe daha sıcak gelmektedir. O gün, belki de kırlangıca "evet" demek üzere olduğunu fark eder adam. Üstelik bu çözülmesinden eksikleşmemiştir de.... Ancak kırlangıç gelmez. Ertesi gün, daha ertesi gün ve daha ertesi gün de gelmez kırlangıç. Meraka düşer yalnız adam. O güne kadar yalnızlığından duyduğu gururunu ayakları altına alarak, bir bilge kişiye anlatır olup bitenleri. Ve kırlangıcın ne zaman döneceğini sorar.

Bilgece gülümser bilge kişi. Ve yanıtlar; "Kırlangıçların ömrü, sadece altı aydır..." Dostlukların, zamanında paylaşmaların anlamsız gerekçelerle ertelenmeyeceği günler dileği ile.

ÖZLEM

Ayrı yolların iki yolcusuyduk seninle.menzilimiz yoktu,bir deli ırmak gibi bulduğumuz her koldan akar giderdik,ve aslında ben sana doğru coşkun duygularla akan bir ırmak gibiydim.

Umudum var oldukça,varlığımızın bizi birbirine bağlaması gibi özlemde hasret de benimle beraberdi.

Bazen bir masal kahramanı gibi güçlü,bazen hasret kuşları gibi üzgün,kanadı kırık.hasretin acımasız yüzünü görmek,özlemin kalbini kemiren bir duygu olmasını bilmek bile hafifletmiyor sana olan tutkumu,

Kalbimin derinliklerinde seni yasamak,sıcaklığını hissetmek,gözlerinde çocuksu mutluluğu yakalamak,ne kadar erişilmez,imkansız gibi olsa da,sen benim özlemimsin.sana ulaşamamak ne kadar ürkütücü,ne kadar zor olsa da bilirim ki;

Sen benim özlemimsin,yanımda dahi olsan beklentimsin,içime çektiğim nefesimsin,bunu haykırmak istiyorum,beni duyup hissedeceğini biliyorum.içimdeki bu coşku her zaman var olacak.tıpkı çağlayarak akan şelale gibi,gök gürültüsünün insanı ürperten sesi gibi

Aynı yolun üzerinde olmasak da,sen bir yolda ben bir yolda yürümeye devam edeceğiz.bizi taşıyan yollar kesişecek bir yerde.karşılaştığımızda ne sen ne ben yorgun olacağız,aynı coşkuyla aynı tutkuyla tutuşup elele birbirimizin gözlerinde kaybolacağız hasretle,özlemle.........

BAZEN HÜZÜNLERDE PAYLAŞILMALI !

Bazen hüzünlerde paylaşılmalı,yanında birisi olmalı,elini tutmalı,sıcak nefesini yüzünde hissetmeli, en sıcak en güzel sözler duyulmalı, Sevinçlerde paylaşılmalı! kalbinin atışı duyulmalı,millerce öteden, gözlerindeki parlaklık ona ulaşmalı, her gülümseyişinde ,içini mutluluk kapladığında onunda seninle olduğunu bilmeli insan,, Tartışabilmelı,,yureklıkle kalbini beynini ortaya koyabilmeli, fikir ayrılıkları görünse de bilinmeli ki, bütün doğrular aynı yönde gitmeli, kendinle fikirlerinle mücadele ettiğini,daha iyisini beraberce bulabilmeli insan..

Duygular akışa bırakılmalı,tıpkı sakin bir nehir gibi, bezende hırcın bir deniz gibi olabilmeli, bazen saclarında tel tel yağmur damlası, bazen avuçlarında dayanılmaz sıcak kum taneleri, gönül gözüyle görebilmeli insan.. Çılgın olabilmeli, her an her yerde delice davranabilmeli,çocuk gibi yarmaz, genç kız gibi asi, kedi gibi nankör olabilmeli. Elini tuttuğu zaman alabilmeli, içindeki yasamı aktarabilmeli, öncesiz ve ezelsiz olmalı insan... Sahiplenmeyi bilmeli,ne çok ne az,ayarını iyi yapmalı,sıkmadan usul usul onunla olmalı, gerektiğinde rahat bırakmalı özgürlüğü tatmalı, elimizde eski bir aşktan kalan tutku damlacıklarıyla baş başa kalmak istemiyorsak, rüzgarları onunla paylaşmak istiyorsak.. Korkusuzca sevebilmeliyiz,,sadece sevebilmeliyiz....

MC Donalds firmasınaYapılan "Gerçek" bir is Başvurusu.

1.Adiniz Soyadınız: Herve JANCQUEUR
2.Yasiniz: 28
3.Şirketimizdeki hangi pozisyon için başvuruyorsunuz? Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız,ne is olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada olmazdım.
4. Düşündüğünüz ücret: Yıllık 800 bin Frank maaş artı şirketin yüzde 3 hissesi Eğer bu mümkün değilse,siz bir ücret önerin,ben size evet yahut hayır diyeyim.
5.Eğitiminiz: Var!!
6.Son İşiniz: Sadist bir şefin deneme tahtası olmak.
7.Son ücretiniz: Hak ettiğimin çok altında.
8.önemli başarılarınız: Arakladığım kalemlerden muhteşem bir koleksiyonum var; evde sergiliyorum.
9.İşten ayrılma sebebiniz: Bak soru 6.
10.Size ulaşabileceğimiz saatler: Fark etmez.
11.çalışmak istediğiniz saatler: Pazartesi, salı ve perşembe
13.00-15.00 arası.
12. öne çıkan özellikleriniz var mi ? Olduğunu söyleyenler var . Ama bunu bir fast-food'da değil de,daha romantik bir yerde konuşsak......
13.şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz? İşverenim olsa burada olmazdım dedim ya....
14. Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel mi ? Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı.
15. Otomobiliniz var mi ? Evet, ama soru yanlış sorulmuş. "çalışır durumda bir otomobiliniz var mi?"diye sorsaydınız,cevabim farklı olurdu.
16.Daha önce bir yarışma veya bir madalya kazandınız mi? Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17.Sigara içiyor musunuz? Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18.Beş yil sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz. Bana tapan,zengin bir top modelle Bahama Adaları'nda yasamayı. Bir yolunu biliyorsanız bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim.
19.Yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu taahhüt ediyor musunuz? Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin.
20.Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir ? Birbiriyle tutarsız iki cevabim var: İnsan sevgisi,hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum. Gırtlağıma kadar borca batmış olmam..

Sonuç : Herve Jancqueur işe alindi

BAZI ÜLKELERDEN SEÇME ATASÖZLERİ

Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin. TİBET
Dikenler arasında güller yetişir. ALMAN
Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. MEKSİKA
Kadın gölge gibidir; kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar. KONGO
Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açın. Evlendikten sonra yari yarıya kapayın. PORTEKİZ
Ask ile öksürük hiç bir zaman saklanamaz. AVUSTRALYA
Mutluluk herkesin hayatından bir kere geçer. VENEZÜELLA
Hakiki sevgi ayrılıkta unutulmaz. BELÇİKA
Allahın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz. ARABİSTAN
Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekilerde dışarı çıkmak için uğraşır dururlar. TAYLAND
Yasini söyleyen kadın; ya genç olduğu için kaybedecek bir şeyi yoktur, ya da yaşlı olduğundan kazanacak bir şeyi yoktur. MALEZYA
Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır. BOLİVYA
Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir. ARNAVUTLUK
Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. ÇIN
Eski asklar; yanmış ve sönmüş kömür gibi gayet kolay alev alır. KOLOMBİYA
Güzellik;tabiatın kadınlara verdiği ilk hediye,ayni zamanda geri aldığı ilk şeydir. SİLİ
Büyük acılar sessizdir. İTALYA
Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir. NİJERYA
Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir, birlikte çalışmak basaridir. U.S.A
Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse,gelinin basını yarar. TÜRKİYE
İlk karini sana Allah, ikinci karini insanlar, üçüncüsünü ise şeytan gönderir. JAPON
İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. FRANSA
Evinde huzurlu olmak istiyorsan,esinin bütün istediklerini yap. NİJERYA
Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur. Iki kez aldatırsa suç sizindir. ROMANYA
Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever. İRLANDA

Bebegim Sen;

Benim gökyüzümsün
Benim kalbimsin
Benim en sevdiğim tepesin
Benim sıcak yatağımsın
Benim fırtınada sığındığım limansın
Benim en değerli armağanımsın
Benim en duygusal animsin
Benim sonsuza dek en yakin arkadaşımsın
Benim ilham kaynağımsın
Benim kaderimsin
Benim parıldayan ışığımsın
Benim gecem, gündüzümsün
Benim yüreğimin ilacısın
Benim öfkemin gidericisisin
Benim ağrı kesicimsin
Benim bahar ateşimsin
Benim nadir bulunan mücevherimsin
Benim dualarımın yanıtısın
Benim kalbimsin, ruhumsun
Benim hayatimi hayat yapansın
Benim kutsalımsın
Benim moralimi düzeltensin
Benim en büyük sansımsın
Benim son dansımsın
Benim en iyi vuruşumsun
Benim enerjimsin
Benim iştah açıcımsın
Benim sabah güneşimsin
Benim aksam eğlencemsin
Benim dans partnerimsin
Benim kalbimin bekçisisin
Benim kahkahalarımın kaynağısın
Benim sonsuzumsun
Benim yanan ateşimsin
Benim en büyük arzumsun
Benim ruhumun esisin
Benim inancımsın
Benim rüyalarımsın
Benim herkesten önce gelenimsin
Benim güvencemsin
Benim sağduyumsun
Ölene kadar sebebimsin.
Belki bilmiyorsundur...

AYRILIĞI SEÇTİN MI ...


Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında...
Geriye hiç bir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde -ki ben en çok onları duydum-...
Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiç bir özlem kalmamalı dönüşleri emziren...
Demem o ki böyle gidilmez. Büyük olmalı ayrılık...
Uçsuz bucaksız, dursuz duraksız olmalı...
Telefonun numaraları sesime düşmemeli, yolların yoluma değmemeli...
Hiç bir anıya,hiç bir dizeye, hiç bir şarkıya yenilmemeli ayrılık. Şiirler okununca unutulmalı, hasret dokununca uyutulmalı...
Rakının,sarabin diktasında titrerken yürek, gözyaşlarının debisi arttığında, gece inmişken ayak parmaklarına kadar, yahut gün doğarken, yatağının diger yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine, ne bileyim tek basına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında susacaksın, duracaksın...
Gitmenin hakkini vereceksin...
Ayrılık gurur duymalı seninle. Gidersen,sözün ayaklarına geçiyorsa, ayakların yakınımdan geçmeyecek...
Ayrılığı seçtin mi büyük olacak ayrılık..
Denizden bir damla eksilse de olur eksilmese de deniz yine deniz, yaaaaa ..

SEN VAR YA SEN :))

Sen var ya sen, kapkara bir günde, ansızın yüz yüze geldiğin bir dost gülümsemesi gibisin
Hani, ya karşılık verirsin sevincine, gülümsersin; ya, dolmuşsundur, ne varsa bırakırsın omzunda, derdine ortak edersin!
Ne bileyim, belki berbat bir gün geçirmişsindir, sıkmaktan sızlıyordur dişlerin, cümle ilacın geçiremediği bir ağrı peydahlanmıştır başında; dost bir yüz görür görmez; ya, unutursun yaşadıklarını, ya anlatırsın; bilirsin dinleneceğini, avutulacağını.
Sen var ya sen; apansız kavuşmaların tatlı sarhoşluğu, kopuşların isyankar çığlığısın!
İşte, yağıyorsun yine!
Vücudumda bir kırıklık, ruhumda bir sıkıntı, yüreğimde sebepsiz bir sızı varken hem de!
Böyle zamanlarda; ya toprağa uyup çıldırıyorum sevincimden, ya bulutlara özenip kurtuluyorum yüklerimden…Artık eskisi gibi zorlanmıyorum ağlarken; hele, caddelerde sular sellere karışırken hiç! Gökyüzü ağlarken, okyanusta bir damla göz yaşlarım ve umurunda da değil senden başka kimsenin!
Ay, yıldızlar, hatta bulutlar bile yok ortalıkta; silik bir şehir, gri bir gökyüzü, sinsi bir Sonbahar hüznü, ıslak bir rüzgar var!
Bu gece, ağlamaktan yana yapıyorum seçimimi, kötü bir gün geçirdim!
Belki, bir dostu incittim bugün; Onu, beni sevdiği kadar sevmediğimi düşündü. Belki, yüreğimden kara bir tren çıktı yolculuğa, umut yüklü…Ne elimde avucumda kırıntısı, ne peşinden koşmaya takatim yoktu!.
Belki, ateşim vardır şu an, sadece sayıklıyorumdur. Üşümem de bu yüzdendir, hüzün değildir beni titreten!
Havada uçuşan sarı yapraklar da üşüyor mudur? Onlar da kötü olmakla suçluyorlar mıdır rüzgarı; yoksa iyi şeyler mi geçiyordur akıllarından, yapraklar düşünür mü?
Bu gece, iyi bir dost olamadım diye kızma sakın bana, iyi bir dost ol ve tut ellerimden; bilmediğim yerlere savurmasın kötü rüzgar!
Bilmediğim yerlerde; tanımadığım insanlar, alışmadığım hüzünler, duymadığım yalanlar ve dostum olmayan yağmurlar var!
Gidersem, sakın suçlama beni; “direnmedi” deme ardımdan! Bil ki; ne ruhumu, ne yüreğimi teslim edemedim kolay kolay!

EKRANIN ARKASINDAKİ

Ekranın arkasındakine...

Kimsin sen? Kelimelerini gördüğüm, cümlelerinden vurgularını tahmin etmeye çalıştığım, orda olup yazdıklarımı okuduğuna, beni anladığına, anlaştığımıza inandığım sen... Varsın di mi? Ordasın? Konuşurken suratın nasıldır, ellerini oynatır mısın konuşurken? Ya mimiklerin? Konuşurken bakamadığım gözlerinin rengi ne? Sen de merak ediyor musun beni, yüzümün konuşurken ki halini...konuşurken gözlerine bakarım karşımdakinin, sağır değilim ama dudak okumayı severim ben... Bilebilir misin tüm bunları?...Sanmıyorum. Peki nedir ikimizi bu denli yakınlaştıran... görmediğimde özlettiren seni? Saatlerce yazıştığım, gülmekten sandalyeden düşeceğimi hissettiğim, hayatımın en gizli yerlerini paylaştığım sen kimsin? Nedir seni bu denli özel kılan hayatımda... nedir sonuna kadar sana içimi açmama sebep... Kelimelerce herkes güzel galiba... kelimeler zırh gibi, kelimeler sığınak... daha kolay ifade edebiliyoruz kendimizi... yüzleri görmeyince daha bir yakın, daha mı insan oluyoruz yoksa? Kelimeler zırhımızı mı yok ediyor... Hayali dostum kabul ettiğim sana kelimelerle ulaşırken daha mı açık oluyorum, ya da kavga esnasında kelimeler daha mı bir aslan kesilmeme neden oluyor?

Burada olmaman ne de çok soru sormama neden oluyor kendime... kimsin sen? Kafamdaki gibi misin? Saçlarınla oynar mısın konuşurken? Dokunur musun konuştuğun kişiye? Nedir sana bu denli güvenmeme sebep? Nereden biliyorum seni... neden tanıyor gibiyim seni kelimelerin yeterli mi seni hayatıma sokmama... özlememe... seni orda gördüğümde sevinmeme? Gideceğinde, gitme dedirten, dur daha konuşacaklarımız var dedirten ne bana? Gittiğinde ekranda kalakalmamı sağlayan ne? Neden tüm bu sorular, nedir beni buraya getiren? Çok mu cevap arıyorum, kabullensem buranın sanallığını, gerçek yaşantıma geçirmesem, gerçeklikten sanallığa geçmede görsem seni sadece, gerçek anlara sokmasam seni düşüncelerce... olmuyor, yapamıyorum... nasıl silebilirim ki seni? Saatlerimi paylaştığım sen... sevincimi paylaşmak için sabırsızlandığım, üzüntümü paylaşmak istediğim... beni güldürmenden nasıl vazgeçebilirim? Bu kadar da toz pembe mi bu dünya?.. .olmadığını sen de biliyorsun... ben de... sinirden az mı çıldırmadık, ekranı yumruklamak hiç mi geçmedi içimizden?... ... ya aşk... dedim ya kelimelerce herkes güzel, kelimelerce herkese aşık olunabilir... öyle ya da böyle, gerçek ya da sanal, kelimeler veya sözcükler... önemli olan insanların buluşması değil mi?

Sen Kendi ELLERİNDEN TUT.. Kendine Benim için BİR GÜL VER:)

AYRILIK VE ÇARESİ

Oysa sevmek dokunmaktır... Bilgisayar ekranından meçhul dostlara selam yollamak ya da sanal bir oyuncakla sahte asklar yasamak...

"Yalniz Kalplar Kulübü" yüzyılı, uzaktan sevmeyi kutsayarak kapatıyor.Oysa eski yüzyıl, Adem ile Havva'dan beri tanıdığımız bir ilişki türünü fısıldıyor kulağımıza:"Sevmek dokunmaktır...!"
Birkaç yil önce yayınlansa bilim-kurgu romanı zannedebileceğimiz bir öykü, gerçek bir olay olarak karsımızda iste...21. yüzyılın esiğinde oyuncak bebeklerin, evcil hayvanların ve yakin dostların yerine ikame edilen Japon icadi Tamagotchi ile bilgisayarlar hayatimizi alabildiğine kuşatıyor..."Yalnızlıklar çağı"nın sanal sevgilisi, kimsesiz kalplere sevda insert'lemek üzere görev basında. Ancak çağımızın ilişki biçimlerine göre kodlanan bilgisayarlar, zamanla gerçek bir partnerin tepkilerini veriyor... Her şeye rağmen, bilgisayarlar muhafazakar kız babaları için "ehven-i ser". Ergenlik çağındaki kızlarını "kötü niyetli" delikanlılardan uzak tutmaya çalışan ebeveynler, onları sanal sevdalarla oyalamayı tercih ediyorlar ve bilgisayar sektörünün en iyi müşterileri oluyorlar.

AIDS çağına özgü ideal bir ilişki türü gibi görünüyor değil mi?

Nedense bilgisayarlar bende geleceğe dair tuhaf bir karamsarlık ve kuşkuya yol açıyor. Çok yakin bir gelecekte, birbirleriyle iletişimi kopmuş milyonlarca yalnız çocuğun, sevgiyi, bilgisayar ekranlarından yansıyan sahte asklarda arayacaklarını hayal etmek, bana korkunç trajik geliyor.Tıpkı uzun gecelerde kendine internet ekranında laflayacak bir dost arayan "Yalnız kalpler kulübü" üyeleri gibi... Ya da ilk cinsel bilgilerini televizyon ekranında Tutti Frutti yarışmalarından alan yeni yetmelerin hali gibi...Farkında misiniz bilmem, ana babaların "çocukları yatırsak da erotik bir şeyler seyretsek" dedikleri dönem çoktan kapandı. Simdi çocuklar, ana babalarını yatağa yollayıp, şifresini ezbere bildikleri "kilitli televizyonlar" inin ekranından ergin hayatinin gizli dünyasını keşfe çıkıyorlar.Bütün bu kesifler, ilişkiler, dostluklar bir ekran basında yaşanıyor.Dokunmadan... Sevmenin dokunmak olduğunu bilmeden...Arkadaşlarını, evcil hayvanlarını, oyunlarını olduğu gibi simdi sevgililerini de sanal dünyadan seçmeye başlıyorlar. Bilgisayarda yaşanan sahte asklar ve cinsel deneyimler..

İste AIDS'in çaresini bulduk, sıra yalnızlığınkinde...

ÇÜNKÜ BEN SENSİZİM...

Gece çökünce hüzünler üstüme düşer,mahzunlaşırım,anılar canlanır gözlerimin önünde,yüreğimdeki hüzün anılardaki mutlulukla, heyecanla yer değiştirir.

Bakışların canlanır gözümün önünde hasretimi unuturum bir an,yanında olurum.yanımda olursun.Tatlı gülüşünü hatırlarım,sıcak nefesini hissederim bütün benliğimde.Yüreğim seninle çarpar,mutluluğum gözlerime yansır.Sonsuzluk,sensizlik gibi yalnızlık gibi bir boşlukta olurum.Bütün benliğimden sıyrılıp o boşluğa bürünürüm seni düşününce.Hayallerimde yaşatırım, büyütürüm, hüznümde de sevincimde de.....

Paylaştıklarımızı,yaşadıklarımızı,hissettiklerimizi seninle bir bütün olarak düşünüp mutlu olurum.Bıkmadan usanmadan tekrar yaşarım...Sessizce....Kimsesizce...Sana seni özlediğimi söylerim,sessiz çığlığımla

Kulağıma güzel sözler söylediğini duyarım.Seni özledim Seni özledim derim bütün çılgınlığımla.Hayallerimin sessiz çığlıklarla sana ulaşmasını isterim.Benim seni hissettiğim gibi hissetmeni isterim. Dudaklarımdan dökülen sözlerin sana seni anlattığını bilmeni isterim.Beni anlamanı isterim yine sessiz bakışlarımla.

Çünkü ben sensizim...... Çünkü ben sensizim......

KAPAT[X]