BİYOKİMYA’DA BİLİNMESİ GEREKEN BAZI TEMEL BİLGİLER /TAHLİL İLE ALAKALI BİLGİLER

Tahlil Sonuçlarınızı öğrenmek için tıklayın

“Kan tahlili yapıldığında herşey belli olmaz sadece istenen tetkikin sonucu alınır.  Yani kan şekeriniz ölçüldüğünde bunu öğrenirsiniz ama gizli sarılık olup olmadığınızı öğrenemezsiniz.   Bu yazımızda  kan tahlillerinde sıklıkla istenen  sonuçların ne anlama geldiği açıklanacaktır. Sadece birkaç dakikalık zaman ayırarak gelecekte olabilecek birçok hastalığınızı kan tahlilleri haber verir.

Hemogram=Kan sayımı: Otomatik makinalar tarafından ölçülür.  Çok küçük miktarda kanı inceleyerek sonuç bildirir.  Çıkan sonuçtan, kansızlık durumu (alyuvarlar) , ne çeşit bir kansızlık olduğunu veya aşırı kan yapımı durumu (polisitemi) , iltihabi durumun varlığı (lökosit), lösemi türü bir hastalığın dolaylı bulguları veya kemik iliği hastalıkları ile ilgili bilgiler(Pansitopeni), pıhtılaşma ile ilgili (trombosit) bilgiler  elde edilebilir

Sedimantasyon: Kanın çökme hızıdır.  İltihabi durumlar, romatizmal hastalıklar, mikrobik durumlar, Kan hastalıklarında,  bazı kanserlerde  yüksek bulunur.  Aşırı kan yapımında (polisitemi) düşük çıkar.

Üre-Bun- Kreatinin: Böbreklerin çalışmasını gösterir. Böbrek yetersizliğinde yüksek bulunur.

Ürik asid: Protein yıkımının son ürünüdür.  Gut hastalığında ve böbrek yetersizliğinde yüksek çıkar.  Aşırı proteinle beslenenlerde ve doku yıkımı olan durumlarda (kan hastalıklarında)  da yüksek çıkabilir.

AST-ALT: Karaciğer fonksiyonlarını gösterir. AST ayrıca  kalp, kas hastalıklarında ve alkol alanlarda da yüksek bulunabilir

Glukoz: Kan şekerini gösterir

HbA1c: Son 2-3 aylık kan şeker ortalamasını gösterir, normal değeri yüzde 6 yı geçmemesi gerekir.

GGT-ALP: Karaciğer ve safra yolları hastalıklarında yüksek çıkar. ALP aynı zamanda kemik hastalıklarını da gösterebilir. Çocuklarda ve gebelerde fizyolojik olarak yüksek bulunabilir.

Kolesterol- Trigliserid: Kandaki yağ oranını gösterir

HDL kolesterol: Yararlı kolesterol olarak bilinir

LDL kolesterol: Zararlı kolesterol olarak bilinir

LDH-CK-CPK=CK MB, Troponin, Myoglobin, AST: Kalp hastalıklarını  gösteren belirteçlerdir.

LDH CPK, AST ayrıca kas hastalıklarında  da yükselebilir.

LDH aynı zamanda bazı kan hastalıkları ve tümörlerde de yüksek bulunabilir.

T protein- Albumin: Kan proteinlerini gösterir.

Lipaz- Amilaz: Pankreas hastalıklarını gösterir ama diğer bazı hastalıklarda da yüksek olabilir.

Na- K- Ca- P- Mg: Kan tuz oranlarını gösterir.  Normalin dışına nadiren çıkar, çıkınca da ciddi hastalıklara neden olabilir.

Demir- demir bağlama kapasitesi- ferritin: Kan ve depo demiri düzeylerini gösterir.
CRP. Yeni oluşan bir infeksiyonun veya inflamasyonun bulgusudur.

RF-Anti CCP- ANA=FANA, ENA: İltihaplı romatzima tarama testleridir.

ASO: Sadece geçirilmiş mikrobik boğaz iltihabının bir göstergesidir.  Romatizma testi değildir.

FT3, FT4, TSH: Tiroid bezinin çalışmasını gösterir.

Tiroid antikorları (AntiTPO, AntiTG): Tiroid bezine karşı otoantikor varlığını sorgular.

PT,PTT,İNR: Kan pıhtılaşma düzeyleri ile ilgilidir

HBsAg, AntiHBs: Hepatit B varlığını sorgular

Anti HCV: Hepatit C varlığını sorgular

RBC (red blood cells): Oksijen taşıyan hücrelerin miktarını verir.
Düşükse anemi (kansızlık) veya kan kaybı vardır. Yüksekliğe örnek: Yüksek rakımlı yerde oturmak, KOAH, böbrek hastalığı, polisitemi hastalığı
MCV (mean corpuscular volume): Oksijen taşıyan hücrelerin ortalama büyüklüğüdür. MCV düşükse eritrositler daha ufaktır, yüksekse daha genişlemişlerdir. Örneğin demir eksikliği anemisi'nde eritrositler küçülür dolayısıyla mcv değeri düşük çıkar. B12 vitamini eksikliği anemisinde ise eritrositler büyümüştür, MCV yüksektir.
Hb (Hemoglobin): Kandaki toplam hemoglobin miktarını gösterir. Anemilerde hemoglobin düşer.
MCH: Eritrositlerdeki hemoglobin miktarını gösterir.
Hct (Hematokrit): Kandaki hemoglobin ve eritrosit miktarının bir ölçüsüdür. Anemi, lösemi, kan kaybı gibi durumlarda azalırken vücudun su kaybettiği durumlarda (örneğin ishal) veya polisitemi'de artar.
PLT (Platelets): Trombositlerdir. Yani pıhtılaşmayı sağlayan hücereleri gösterir.
Beyaz kan hücreleri
WBC (White Blood Cells-Leukocytes): Vücudun savunma ve bağışıklık hücrelerinin yani lökositlerin toplamını gösterir. Enfeksiyon hastalığı veya lupus gibi kronik iltihabi hastalıklarda yükselir. Ayrıca lösemi'de yükselir.
Çok düşükse lökosit yapımını bozan ciddi bir hastalık vardır. Örneğin bazı kanserlerde, kemik iliği hastalarında, AIDS'te lökosit miktarı (WBC) düşüktür.
* PNL: (Nötrofiller) Örneğin bakteryel enfeksiyonlarda artar.
* Lymphocytes: (Lenfositler) Viral enfeksiyonlarda ve bazı kronik hastalıklarda artar. AIDS'te düşer.
* Eosinophils: (Eozinofiller). Allerjide ve parazitik hastalıklarda yükselir.

Total Protein; Serumda total protein miktarı 6,0 – 8,0 gr/dl dir. Total protein ölçümünde başlıca yöntemler aşağıda verilmiştir.
Bu yöntemleri anlatmadan önce bazı temel prensipleri incelemek gerekir.

Kolorimetri; Bir ışık kaynağından çıkan, gözle görülen (350-780 nm dalga boyunda) ışığın renkli bir çözelti içerisinden geçerken, oluşturduğu absorbansın ölçülmesi prensibidir.

Fotometri; Kolorimetri prensibi ile aynı olup, temel fark 200 ila 2000 nm dalga boyu arasındaki, yani UV ve İnfrared ışınların da kullanılmasıdır. Kolorimetre ve fotometrede yukarıda verilen dalga boyu aralıklarında ışık geçiren belirli sayıda sabit filtreler kullanılır.

Spektrofotometre; Fotometre ve kolorimetre cihazlarından daha gelişmiş olup, istenilen tek bir dalga boyunda ışık bir prizma aracılığıyla % 1 hassasiyet ile seçilebilmektedir ( örn 280, 281, 282,….. nm vb ).

Florometri; Belirli bir ışık kaynağından çıkan UV ışık, çözelti içindeki maddeler tarafından absorbe edilerek daha uzun bir dalga boyu ( görünür ışık ) şeklinde yayımlanırsa buna floresans denir. Floresansı ölçen cihazlara fluorometre denir.

Direkt fotometrik ölçüm; Proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik aminoasitlerin pH 8 de ultraviole dalga boyunda ( 280 nm ) verdiği absorbansın spektrofotometrik ölçümüne dayanır.

Biüret yöntemi; Bu yöntem, proteinlerin yapsındaki peptid bağlarının, alkali çözeltide +2 değerlikli bakır ile verdiği rengin, spektrofotometrik ölçümüne dayanmaktadır.

Kjeldahl yöntemi; Proteinlerin yapısındaki azotun amonyum iyonuna dönüştürülerek total nitrojen ölçülmesi prensibine dayanmaktadır.

Folin-ciacaltu ( fenol ) ayıracı ile Lowry yöntemi; Proteinlerin yapsındaki tirozin ve triptofanın fosfotungusto-molibdik asit ile reaksiyona girerek verdiği mavi rengin ölçülmesi prensibine dayanır.

Türbidimetri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığın içinden geçen ışığın, absorbansının ölçümüne dayanmaktadır.

Nefelometri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanmaktadır.

İmmuno kimyasal yöntemler; Antijenle antikor birleşmesi spesifiktir. Erimiş bir antijen kendisine karşı hazırlanmış bir antikorla eşit oranlarda karşılaştırılırsa bir çökelme meydana gelir. Bu olaya presipitasyon denir. Bu yöntemle protein, antijen ve antikor miktarı tayin edilebilir.

Başlıca immunokimyasal yöntemler; Radial immundiffüzyon (RİD), Radio immunölçüm (RİA), Radyoreseptör ölçüm (RRA), Floroimmun ölçüm (FİA), Kemilüminesans ölçüm, Enzim bağlı immuno absorbent ölçüm (ELİSA), İmmunelektroforez olarak sayılabilir.

Albümin ölçümü; Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili (Bromcresol green BCG) gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür.

Normal Değerler : 3.5-5.5 g/dL   Açıklama : Albümin karaciğerde sentezlenen bir protein türevidir. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Sağlıklı kişilerde rutin olarak albümin bakılmasına gerek yoktur. Sağlıklı bir kişide albümin düzeyinin biraz yüksek ya da düşük çıkması da klinik bir önem taşımaz. Kan albümin düzeyi ölçümü özellikle ödemi olan, karaciğer hastalığı bulunan veya beslenme bozukluğu düşünülen kişilerde önem taşır.   Artığı Durumlar : Albümin düzeyinin yüksek ölçülmesi genellikle vücuttan su kaybı bağlıdır. Önemli değildir. Azaldığı Durumlar : Yaşlı insanlarda, karaciğer hastalığı olanlarda ve beslenme bozukluğu bulunan kişilerde albümin azalır. Bazı hastalarda idrar ya da bağırsak yolu ile albümin kaybı gerçekleşmektedir. Sonuçta albüminin kan düzeylerinde azalma (hipoalbüminemi) kan onkotik basıncının düşmesine bu da dokular arasında sıvı birikimine neden olarak özellikle bacaklar ve sırtta ödeme neden olur.

 

Amonyak ölçümünde dikkat edilecek noktalar;

1. Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. Sabah numune alınacak hasta gece yarısından itibaren sigara içmemelidir. Sigara içen hasta testten önce duş almalı, temiz pijama giymelidir. Kanı alan teknisyen sigara içmeyen biri olmalı.

2. Laboratuvar ortamı ve cam malzemelerde amonyak kontaminasyonu olmamalı,

3. Kan alma sırasında, venin palpe edilerek aranmaması gerekir, kan alımı sırasında örneğin hava ile teması olmamalı,

4. Örnek içerisindeki azotlu maddeler yıkılarak amonyağa dönüşebilir, dolayısı ile numune alınır alınmaz buz dolu bir kaba alınmalıdır. En geç 15 dakika içinde santrifüj edilerek en kısa sürede çalışılmalıdır.

Bilirubin ölçümü; Klasik yöntem Ehrlich ayıracı da denilen diazolanmış sülfirik asitin ( Diazo reaktifi ) bilirubinle reaksiyona girmesi ile oluşan azopirolün alkollü ortamda ölçülmesi ile total bilirubin bulunur. Aynı test, alkolsüz ortamda yapınca direkt bilirubin ölçülür. Sonuç olarak total bilirubinden, direkt bilirubin çıkarılırsa indirekt bilirubin hesaplanmış olur. Bilirubin ışıktan kolay zarar görür, en kısa sürede çalışılmalıdır. Serum bekleyecekse karanlık bir yerde saklanmalıdır.

Normal Değerler :
Direkt : 0.1-0.3 mg/dL
Indirekt : 0.2-0.7 mg/dL

Açıklama : Kan dolaşımında bulunan kırmızı kan hücreleri yaklaşık 120 günlük bir süre sonunda ömürlerini tamamlar ve çoğunluğu dalakta olmak üzere parçalanırlar. Açığa çıkan bilirubin karaciğere götürülür. Karaciğer özel bir işlemle bilirubini suda çözünebilen bir hale getirir ve safra yoluyla bağırsağa atar. Karaciğerde bu işleme maruz kalmış bilirubine direk, henüz işlem görmemiş bilirubine ise indirek bilirubin denilir.

Artığı Durumlar : Bu sistemin herhangi bir noktasında meydana gelebilecek bir aksama kan bilirubin düzeyinin yükselmesine neden olur. Bu aksamalar; kırmızı kan hücrelerinde aşırı yıkım, karaciğer hastalıkları ve safra yolu tıkanıklıklarıdır. Sonuçta kan bilirubin seviyesi yükselecek ve koyu sarı ten rengiyle tipik sarılık ortaya çıkacaktır.

Azaldığı Durumlar : yok
 

ALKALEN FOSFATAZ - ALP

Normal Değerler : 30-1 20 U/L
Açıklama : Vücutta neredeyse bütün dokularda bulunan ama ne iş yaptıkları tam anlaşılamamış bir enzimdir. Normal yetişkinde kanda ölçülen ALP ın yarısı karaciğer yarısı da kemik kökenlidir. ALP özellikle safra akımının durması ya da yavaşlamasına bağlı olarak görülen karaciğer hastalıkları için iyi bir testtir.

Artığı Durumlar : Çocuk ve gençlerde hızlı kemik büyümesi nedeniyle normal yetişkine göre ALP değerleri 2-4 kat daha fazla olabilmektedir. Yine doğuma yakın gebelerde de plasenta tarafından sentezlendiğinden ALP değerleri yüksektir. Safra yollarındaki tıkanma sonucu ALP değerleri yükselir. Ayrıca kemik hastalıklarında da (özellikle Paget hastalığı) ALP değerleri yükselir. Pek çok ilaç da ALP düzeylerini yükseltebilir, bu nedenle ALP yüksekliği çoğu zaman bir hastalık belirtisi olmayabilir.


AMILAZ

Normal Değerler : 60-180 U/L

Açıklama : Amilaz pankreas, tükürük bezleri ve bazı tümörlerden (örn. akciğer) salınmaktadır. Kandaki amilazın genellikle üçte biri pankreas, üçte ikisi ise tükürük bezleri kaynaklıdır. Dolaşıma giren amilaz esas olarak böbrekler aracılığıyla vücuttan atılmaktadır.

Artığı Durumlar : Yüksek kan amilaz düzeyi pankreatitte meydana gelir. Ayrıca karın ağrısıyla ortaya çıkan bazı acil hastalıklarda, şiddetli şeker komasında, kabakulakta, morfin enjeksiyonundan sonra da amilaz düzeyleri bir miktar yükselebilmektedir.

Azaldığı Durumlar : Amilaz değerinde düşüklüğün bir klinik önemi yoktur


ASIT FOSFATAZ

Normal Değerler : 0-5.5 U/L

Açıklama : Esas olarak prostat, karaciğer, kemik ve bazı kan hücrelerinde bulunmaktadır. Ölçümü özellikle prostat hastalıklarının tanı ve tedavisi için kullanılmaktadır. Bu amaçla prostatik asit fosfataz denilen fraksiyonu ölçülür. Normalde asit fosafataz kanda pek az miktarda bulunur.

Artığı Durumlar : Özellikle prostat kanserlerinde kan düzeyleri belirgin olarak yükselmektedir. Yine de rektal muayeneden sonra, idrar sondası takılmasıyla ve hatta kabızlık ile birlikte de yükselebileceği unutulmamalıdır.

Azaldığı Durumlar : yok

FOSFOR
Normal Değerler : 3 - 4,5 mg/dL

Açıklama : Fosfor insan hücresinde asit-baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Vücuttaki fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır. Kan düzeyi kan kalsiyum ve kan pH değişimlerinden etkilenmektedir. Kalsiyumda olduğu gibi bağırsaktan emilimi, idrarla atılımı ve hücre içine toplanması ya da hücreden bırakılması gibi düzenlemelerle kan düzeyi ayarlanmaktadır.Yine kalsiyum gibi parathormondan etkilenmektedir. Yemeklerden sonra düzeyi değiştiğinden 12 saatlik açtıktan sonra ölçümü yapılmalıdır.

Artığı Durumlar : Hipoparatiroidide fosfor artar.

Azaldığı Durumlar : Hiperparatiroidi durumunda değerleri azalır.

 

Kreatinin ölçümü; Klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin’in pikrik asitle verdiği turuncu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır.

ÜRE (“BUN”): Birçok laboratuvar üre içindeki nitrojeni ölçerek BUN sonucu vermektedir. Bu nedenle üre ve BUN arasındaki ilişkinin bilinmesi önemlidir. Üre molekül ağırlığı 60 olan ve içinde iki adet nitrojen bulunduğundan 60 gr ürenin 28 gr’ı azottan gelir. (60/28=2,14)
Bu ilişki: Üre = BUN X 2.14 olarak formüle edilir.

Normal Değerler : 5 - 25 mg/dL

Açıklama : Protein metabolizmasının bir ürünüdür ve böbrekler yoluyla idrarla atılır. Sıklıkla kan üre azotu (BUN) olarak ölçülür. Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmede önemli bir ölçüttür. Ancak böbrek fonksiyonları dışında vücuttaki azot yükü, günlük sıvı alımı ve idrar akım hızından da etkilendiğinden tek başına karar verdirici değildir.

Artığı Durumlar : Böbrek fonksiyon bozukluğu dışında kalp yetmezliği, tuz ve su alımındaki dengesizlikler (kusma, ishal, sık idrara çıkma, terleme), bağırsaklarda kanama, stres, yanıklar, diyetle fazla protein alımı ve akut myokard enfarktüsü gibi nedenlerle de kan değerleri yükselebilmektedir.

Azaldığı Durumlar : Karaciğer yetmezliği, kaşeksi (aşırı kilo kaybı), nefroz (bir böbrek hastalığı)

Serumda total kolesterol ölçümü; Serumda total kolesterol, Lieberman-Buchard yöntemi de denilen, asetik asit, asetik anhidrit ve sülfirik asit karışımının, kolesterol ile reaksiyona girerek verdiği yeşil rengin 620 nmde spektrofotometrik ölçümü ile çalışılır.

HDL kolesterol ölçümü; Apo B içeren lipoproteinler ( VLDL, LDL ) dekstransülfat-magnezyum klorür gibi polianyonlar ve sülfatlanmış polisakkaridler ile reaksiyona girerek çökerler. Eğer serumu dekstransülfat – magnezyum klorür kullanarak çöktürür ve 3000 devirde 30 dakika çevirdikten sonra, süpernatandan lieberman-buchard yöntemi ile kolesterol çalışırsak HDL tayin edilir.

VLDL Kolesterol;Serumda ölçülen Trigliseridin 1/5’ i VLDL dir ( Trig/5 = VLDL)

LDL kolesterol düzeyi Friedwald formülü ile hesaplanır ; LDL = Total kolesterol – [ HDL + (Trigliserid/5)]

* Burada unutulmaması gereken, bu formül trigliseridler 400 mg/dl fazla ise uygulanamaz.

Ürik asitin ölçümü; Klasik yöntem, üratın alkali ortamda fosfotungustik asit ile reaksiyona girerek oluşturduğu mavi rengin (tungsten mavi) 670 nmde spektrofotometrede çalışılmasıdır.

Normal Değerler :
Erkek : 2.5-8.0 mg/dL
Kadın : 1.5-6.0 mg/dL

Açıklama : Ürik asit, vücudun genetik yapı taşları olan DNA ve RNA nın yapısında bulunan purin adındaki maddelerin metabolizmasının son ürünüdür.

Artığı Durumlar : Diyetle fazla protein alımı, vücutta üretim artışı (malin hastalıklar, doku harabiyeti, açlık) ya da böbrek fonksiyon bozukluğu gibi bir nedenle vücuttan uzaklaştırılamaması durumlarında kanda ürik asit düzeyi yükselir. Yüksek düzeydeki ürik asidin kristaller halinde çeşitli dokularda biriktiği düşünülmektedir. Bu dokular özellikle eklem sıvıları ve böbreklerdir. Eklem sıvılarında ürik asit kristallerinin birikimiyle oluşan ağrılı hastalığa GUT hastalığı denilir. Böbreklerde oluşan birikim ise böbrek yetmezliği ve idrar yollarında taş hastalığına yol açar.

Azaldığı Durumlar :
Diğer analiz sonuçları normal ise düşük genelde önemli değildir

Plazma ile serum arasındaki farklar ; Serum, antikoagülan içermeyen düz tüpten elde ediliği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörlerini içermezken, plazmada fibrinojen bulunur. Ayrıca bilirubin, kolesterol ve kreatinin dışında bir çok maddenin plazma ve serum konsantrasyonları farklılık gösterir.

TRANSAMINAZLAR

Normal Değerler :
Aspartat (AST, SGOT) : 0-35 U/L
Alanin (ALT, SGPT) : 0-35 U/L

Açıklama : Transaminazlar karaciğer hücrelerinde bulunan enzimlerdir. Karaciğer hasarında hücre dışına sızarlar.

Artığı Durumlar : Kan seviyelerinin yükselmesi, karaciğer hasarına bağlı olarak bu iki enzimin hücre dışına sızması anlamını taşımaktadır. Genellikle bu enzimlerin kan seviyeleri karaciğer hasarının şiddetini yansıtır.ALT karaciğere daha özgül iken, AST kalp ve iskelet kası harabiyetinde de yükselmektedir. Bu nedenle AST aynı zamanda myokard enfarktüsünün izlenmesinde de kullanılmaktadır. Karaciğerin hastalıklarında alkole bağlı karaciğer hasarı hariç ALT, AST den daha yüksektir.

Azaldığı Durumlar : ALT ve AST değerlerinin normalden düşük olması nadiren görülen bir durumdur. Eğer bilinen bir karaciğer hastalığı yoksa genellikle önem taşımaz.

HEMOGLOBIN VE HEMATOKRIT

Normal Değerler :
Hemoglobin: 14-18 g/dL (erkek); 12-16 g/dL (kadın)
Hemotokrit: % 42-52 (erkek); %36-46 (kadın)

Açıklama : Hemoglobin ve hematokrit sıklıkla beraber istenen ve kanın oksijen taşıma kapasitesini ölçmek için kullanılan testlerdir. Hemoglobin kırmızı kürelerde bulunan ve temel olarak oksijenin taşınmasından sorumlu maddedir. Hematokrit ise kırmızı kürelerin kan içerisindeki yüzdesini gösterir. Genellikle hematokrit değeri hemoglobin değerinin üç katıdır. Hemoglobin ve hematokrit bebeklerde, gebe kadınlarda, bakım evlerinde yaşayan yaşlılarda, adet gören kadınlarda mutlaka kontrol edilmelidir. Bu testlerin en önemli yanı aneminin tespit edilebilmesini sağlamasıdır.

Artığı Durumlar : Polisitemilerde, doğuştan var olan kalp hastalıklarında, aşırı su kaybında yüksektir. Orak hücre anemisi gibi kırmızı küre şekil bozukluklarında hemotokrit hatalı olarak yüksek çıkar, bunlarda hemoglobin miktarına bakılmalıdır.

Azaldığı Durumlar : Anemilerde

TİROİT HASTALIKLARININ TEŞHİSİ

* Kanda TSH ve tiroit hormonlarının (T3 ve T4) düzeylerinin ölçülmesi: Tiroidin çalışması hakkında önemli bilgiler verir. Başlangıçta öykü ve muayenede çalışma bozukluğu belirlenememişse tek başına TSH'nın ölçülmesi yeterli olabilir. Duyarlı bir sonuç elde edilebilmesi için TSH' ya sensitif ya da ultrasensitif yöntemle bakılması tercih edilir. Üstünde önemle durulması gereken nokta: Bu tetkiklerin normal olması tiroidin çalışmasının normal olduğunu gösterir. Hastada guatr, tiroit kanseri gibi diğer hastalıkların olmadığını belirlemez. Bunlar için diğer tetkiklere gereksinim olabilir.
* Bağışıklık sistemini kontrol eden testler: Bunlar antitiroglobulin antikor ( ATA ), anti TPO antikor ( AMA ) ve Anti TSH-R ( TRAb ) gibi isimler almaktadır. Graves hastalığı, Hashimoto hastalığı ve bazı tip tiroiditlerin tanısında yardımcı olurlar.
* Tiroglobulin tayini: Bu test özellikle tiroit kanseri nedeniyle ameliyat olmuş hastaların izlenmesinde önemli ip uçları vermektedir. Ancak bu testin tam olarak değer kazanabilmesi için bireyde gözle görülebilir tiroit dokusunun kalmamış olması gerekmektedir.
* Medüller kanserlerin tanı ve tedavisinde kanda tirokalsitonin: adı verilen bir hormonun ölçülmesi faydalı bilgiler verir.
* Yine medüller kanser olan ailelerde diğer bireylerin taranması için ret genindeki mutasyonları gösterecek genetik çalışmalar yapılabilir.

GLUKOZ (KAN SEKERI)

Normal Değerler : 75-115 mg/dL

Açıklama : Şeker hastalığı tanısı için 12-14 saat açlıktan sonra kan glukozu ölçülür. Yüksekse test tekrarlanır. Yine yüksekse yemekten tam 2 saat sonra yeniden ölçülür. Bu da yüksekse glukoz tolerans testi yapılmalıdır.   Artığı Durumlar : Kanda şeker yüksekliği ise şeker hastalığını gösterir.   Azaldığı Durumlar : Hipoglisemiyle seyreden hastalıklar  

Test sonuçları nasıl yorumlanabilir?

Aşağıdaki tablo CBC testinde her bileşenin artması ve azalmasının anlamını açıklamaktadır. Açıklama Tablosu  Tam Kan Sayımının Bileşenleri

TEST

İSİM

ARTIŞ/AZALMA

WBC

Beyaz Kan Hücresi (BKH)

Enfeksiyon, inflamasyon, kanser, lösemi ile artabilir; bazı ilaç (metotreksat gibi), otoimmün durum, şiddetli enfeksiyon, kemik iliği yetersizliği ve konjenital ilik aplazisi (kemik iliği normal gelişmez) ile azalabilir

Nötrofil %

Nötrofil/Band/Seg/Gran

Bu dinamik bir hücre popülasyonu olup, vücutta olup bitenlere göre günden güne biraz farklılık gösterebilir. Belli tiplerindeki anlamlı artış farklı geçici /akut ve/veya kronik durumlarla ilişkilidir. Buna örnek  lenfositik lösemi ile görülen lenfosit sayısı artışıdır.  Daha fazla bilgi için, bkz. Kan Yayması ve WBC (BKH).

Lymphs

Lenfosit

% Mono

 Monosit

% Eos

Eozinofil

% Baso

Bazofil

Neutrophil

Nötrofil/Band/Seg/Gran

Lymphs

Lenfosit

Mono

Monosit

Eos

Eozinofil

Baso

Bazofil

RBC

Kırmızı Kan Hücresi (KKH)

Anemi ile azalır; çok fazla üretildiğinde ve diyare, dehidrasyon, yanık nedeniyle sıvı kaybı durumlarında artar

Hgb

Hemoglobin

RBC (KKH) sonuçlarını yansıtır

Hct

Hematokrit

RBC (KKH) sonuçlarını yansıtır

MCV

Ortalama Korpuskular Hacim

B12 ve Folat eksikliğinde artar; demir eksikliği ve talasemi ile azalır

MCH

Ortalama Korpuskular Hemoglobin

MCV sonuçlarını yansıtır

MCHC

Ortalama Korpuskular Hemoglobin Konsantrasyonu

MCV azaldığında azalabilir; RBC içindeki Hgb miktarı ile sınırlı olarak artar

RDW

RBC Dağılım Genişliği

Artan RDW, KKH popülasyonunun karışık olduğunu gösterir; immature KKH daha büyük olmaya eğilimlidir

Platelet (Trombosit)

Platelet (Trombosit)

Trombosit üretimini etkileyecek durumlarda azalır ya da artar; kanamada olduğu gibi çok kullanıldığında azalır; bazı kalıtsal bozukluklarda (Wiskott-Aldrich, Bernard-Soulier gibi), Sistemik lupus eritematoz, pernisiyöz anemi, hipersplenizm (dalak dolaşımdan çok fazla kan alır), lösemi ve kemoterapi ile azalır

MPV

Ortalama Trombosit Hacmi

Trombosit üretimi ile değişir; genç trombositler diğerlerinden daha büyüktür

KAN GAZLARI

Solunumsal ve metabolik hastalıkların klinik izlemi, genelde kandaki O2 ve CO2’nin parsiyel basınçları (kan gazları)’nın hızlı ve doğru ölçümüne bağlıdır. Kan gazları, solunumun yeterli olup olmadığını gösterdiği gibi, asit/baz dengesi bozukluklarının tanı, takip ve tedavisinde de önemli rol oynar.Bir kan gazı analizinde PaO2, PaCO2, pH ve HCO3- ölçülmektedir. PaO2 ve PaCO2 değerleri mm Hg, torr veya kilo paskal (kPa) olarak; HCO3- değerleri de mmol/L olarak ifade edilir.

KAN GAZI ÖLÇÜMÜNDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR

• Kan gazlarının ölçümü için, arteriyel veya venöz kan örnekleri, genellikle ekstremite damarlardan alınır. Arteriyel kan alımı, tıbben riskli bir uygulama olduğundan; deneyimli kişilerce yapılmalıdır.

• Arteriyel kan, en  sık  radial arterden alınır. Allen testi yapılarak ulnar arter
kolleteralleriyle elde yeterince kanlanma olup olmadığı görülmelidir: Ulnar ve radial artere elde solukluk oluşuncaya dek uygulanan basınç kaldırıldığında; el doğal renginde olmalıdır. Aksi takdirde, hastanın radial
arterini kullanmak sakıncalıdır.

Ulnar arterin yetersiz kaldığı durumlarda, olası bir radial arter tıkanıklığı ciddi sonuçlara yol açabilir. Brakiyal ve femoral arterlerden de kan alınabilir; ancak hava embolisi ve benzeri  durumlarda, komplikasyonlar daha ciddi olabilir.

  • Arteriyel kan, daima enjektörle alınmalı ve turnike  kullanılmamalıdır.
     
  • Damara girdikten sonra enjektörün pistonu çekilmemelidir. Çünkü arterin kan basıncı, kanın enjektöre dolmasını sağlayacaktır.
     
  • Venöz kan alımı sırasında kullanılan turnike, bir iki saniyede gevşetilmelidir. Sürenin uzaması veya yumruğun sıkılması gibi kas hareketleri, venöz PO2 ve pH’da düşmeye yol açacaktır
  • Arter ve ven kanlarının, anaerobik ortamda 1,0 veya 5,0 mL’lik liyofilize heparin içeren steril enjektörlerle alınması, en uygun yöntemdir.
  • Sıvı heparin kullanıldığında, enjektörün boyutu ile enjektördeki heparin ve kanın miktarı önem kazanır. Enjektöre çekilen sıvı heparin ile enjektörün içi yıkandıktan sonra, bu heparin enjektörün içindeki havayla birlikte boşaltılmalıdır. Bu yolla, mL kan başına 0,05 mg heparin olacak şekilde, yeterli antikoagülasyon sağlanacaktır (EDTA, sitrat ve diğer antikoagülanlar, kan pH’sını değiştirir).
  • Enjektördeki heparin tam boşaltılmadığında veya enjektöre az miktarda kan çekildiğinde; sıvı heparine bağlı dilüsyon nedeniyle, özellikle PCO2 değerleri etkilenecek ve kan pH’sı yanlış olarak düşük çıkacaktır.
  • Kan alımı sırasında, kanın hava ile temasını önlemek ya da en aza indirmek gerekir. Çok dikkat edilse bile, enjektördeki kan örneği, iğnenin içinde veya enjektörün boyun kısmında kalan hava ile temas edebilir. Kan alındıktan hemen sonra, enjektördeki hava kabarcığı yavaşça dışarı atılmalı ve iğnenin ucu sakız, cam macunu, sabun, tıpa gibi hava geçişine engel olacak bir materyalle kapatılmalı; iğne kesinlikle bükülmemelidir. Çünkü, arter kana göre, kuru havadaki PCO2 çok daha düşük; buna karşılık  PO2 (~155 mm Hg), yaklaşık 60 mm Hg daha yüksektir. Bu nedenle, normal oda havasını soluyan bir kişiden alınan kan, havayla temas ettiğinde, kanın CO2 içeriği ve PCO2 miktarı azalırken; O2 içeriği artacaktır. Diğer taraftan, O2 tedavisi, vb nedenlerle kan PO2 düzeyi 150 mm Hg’dan yüksek olan kişilerde kanın havayla teması, O2 miktarının düşmesine yol açacaktır.   Kan kaybını en aza indirmek için, bazen arteriyel kan yerine kapiller kan da alınabilir. Vazodilatasyonu ve yeterli kan akımını sağlamak amacıyla, kan alınacak bölge, 10 dakika süreyle 45°C sıcaklıkta tutulmalıdır. İlk damla silindikten sonra, kendiliğinden gelen kan, liyofilize heparin içeren kapiller tüplere alınmalıdır. Ancak,  1 - Sistolik kan basıncı, 95 mm Hg’nın altında olanlarda,
    2- Vazokonstrüksiyonu olan olgularda,
    3- O2  tedavisi alanlarda,
    4- Yenidoğanlarda ilk birkaç saat içinde,
    5- Respiratuvar distress sendromu olan bebeklerde,
    venöz kanın kapiller kana karışma riski nedeniyle, kapiller kan kullanılmamalıdır.
    • Hematomu önlemek için, enjektör iğnesinin çıktığı yere en az 5 dakika kuvvetli basınç uygulanmalıdır.
    • Arteriyel, venöz ya da kapiller kan alındıktan sonra, mikro pıhtıların oluşmaması için, enjektör alt üst edilerek karıştırılmalıdır.
    • Etiketlenen enjektör üzerine hasta ismi yazılmalı ve istek formu hazırlanmalıdır.
    • Bu kurallara uygun şekilde alınmış kan örnekleri, hızla laboratuvara ulaştırılmalı ve analiz 15-30 dakika içinde sonuçlandırılmalıdır.  
    • Yeni alınmış bir kan örneği, çeşitli sıcaklıklarda bir saat bekletildiğinde, aşağıdaki tabloda verilen değişiklikler gözlenmektedir:
    •  

      37°C’de

      22°C’de

      4°C’de

      pH:

      0,04 - 0,08 birim

      0,02 - 0,03 birim

      < 0,01 birim

      PCO2:

      5 mm Hg

      1 mm Hg

      0,5 mm Hg

      PO2:

      5 -10 mm Hg

      2 mm Hg

       

    • Bu değişikliklerin başlıca nedeni, metabolizmalarına devam eden eritrosit, lökosit, trombosit ve retikülosit gibi kan hücrelerinin, O2 tüketmesi ve CO2 üretmesidir. Bu durum, kan örneğinin O2, CO2 ve pH değerlerini değiştirecektir. Glikoliz nedeniyle glukoz düzeylerindeki azalma ve laktat düzeylerindeki yükselme de, pH’nın düşmesine eşlik edecektir.
    • Bekletilmesi gereken kan örnekleri, kesinlikle oda sıcaklığında bırakılmamalı; glikolizi inhibe etmek için, ya buzlu su içinde ya da soğuk zincirle taşınmalıdır.

    KAN GAZLARI – REFERANS DEĞERLER  

    TEST ADI

    YAŞ

    Cinsiyet

    Referans aralık

    Panik değer

    Anyon açığı (GAP)

    E / K 3 – 14 mmol/L  

    Bikarbonat (HCO3), arteriyal

    E / K

    21 – 29 mmol/L ,ort24  mmol/L

    < 10 ; > 40 mmol/L

    Bikarbonat (HCO3), venöz

    E / K 24 – 28 mmol/L

    Bikarbonat (HCO3), kapiller

    E / K 21 – 29 mmol/L

    CO2, total            

    E / K 22 – 29 mmol/L < 15 ; > 40 mmol/L

    O content

    E / K % 19 – 20

    Osaturasyonuarteriyal

    E / K > % 97

    Osaturasyonu, venöz

    E / K % 55 – 70

    Osaturasyonu, kapiller

     

    E / K % 95 – 97

    saturasyon

     

    E / K % 10 –  47

    PCO(arteriyal)

    E / K 35 –   45 mm Hg, 4,6 – 6,0 kPa 25 ; 65 mmHg

    PCO(venöz)

    E / K 41 – 51 mm Hg, 5,3 – 6,6 kPa

    PCO(kapiller)

      38 – 45 mm Hg, 5,1 – 6,0 kPa

    PO(arteriyal)

    Yenidoğan:

      80 – 100 mm Hg < 40 ; > 100 mm Hg

     

    pediatrik/yetişkin:

    E / K 80 – 100 mm Hg, 12 – 13,3 kPa 40 mm Hg

    PO(venöz)

    E / K 35 – 45 mm Hg, 4,6 – 6,0 kPa

    PO(kapiller)

     

      > 80 mm Hg >10,6 kPa

    pH (arteriyal)

     

    E / K 7,35 – 7,45 7,20 ;  > 7,55

    pH (venöz)

     

    E / K 7,31 – 7,41  

    pH (kapiller)

     

    E / K 7,35 – 7,45