İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu;
insan odaklı bir mesleğin uygulayıcılarının örgütü olan TMMOB’nin önemli
çalışma alanlarından, mücadele alanlarından birini oluşturmaktadır.
Konunun önemine bir kez daha dikkat çekmek amacıyla 42. Olağan Genel
Kurulumuzda, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263
madencinin yaşamını yitirdiği facianın yıldönümü, “İş Cinayetlerine Karşı
Mücadele Günü” olarak kabul edilmiştir.
Öncelikle 3 Mart 1992 tarihinde yaşamını
kaybeden 263 maden işçisi ile birlikte son yıllarda Balıkesir Dursunbey’de
biri maden mühendisi, 13 maden işçisini; Bursa Kemalpaşa’da yaşamını yitiren
19 maden işçisini, İstanbul Tuzla’da, Davutpaşa’da, Ankara Ostim’de,
Zonguldak Karadon’da,
Maraş Elbistan’da, İstanbul Esenyurt’ta ve saymakla bitiremeyeceğimiz iş
cinayetlerinde yaşamını kaybeden emekçileri saygıyla anıyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği bütün
çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin göstergeler, temel insan hakları,
çalışma yaşamı ve ülkelerin gelişmişliklerine ilişkin önemli göstergeler
sunmaktadır.
ILO rakamlarına göre; bugünün dünyasında
her 15 saniyede bir işçi, iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle
hayatını kaybetmektedir. Her gün yaklaşık 6 bin 300 kişi iş kazası veya
meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. Her yıl yaklaşık
olarak 360 bin kişi iş kazası, 1 milyon 950 bin kişi ise meslek
hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmektedir. Her yıl 270 milyon iş kazası
meydana gelmekte ve 160 milyon kişi meslek hastalıklarına yakalanmaktadır.
Her yıl, çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerde, zehirli maddelerden dolayı
651 bin işçi yaşamını yitirmektedir.
Ülkemiz açısından durum oldukça vahimdir.
Ülkemizde her gün ortalama 176 iş kazası olmakta, 3 emekçi yaşamını
kaybetmekte ve 5 emekçi iş kazası sonucu iş göremez hale gelmektedir. Bu
nedenle ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralarda; ölümlü iş
kazalarında ise Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır
Bir kere daha söylüyoruz; işçi
sağlığı ve iş güvenliğinde temel amaç; çalışanların sağlığına zarar
verebilecek hususların önceden belirlenerek gereken önlemlerin alınması, iş
kazası geçirmeden, meslek hastalıklarına yakalanmadan, sağlıklı ve güvenli
bir ortamda çalışmalarının sağlanması, çalışanların ruhsal ve bedensel
bütünlüğünün korunması olmalıdır.
İşyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili
şartları sağlamak işverenin öncelikli ödev ve sorumluluğudur. Çalışanlar da
bu doğrultuda alınan tedbir ve talimatlara uymakla yükümlüdürler. İlgili
düzenlemeleri hazırlamak ve uygulanmasını denetlemek ise elbette devletin
görevidir. Bu ise ancak tarafların uzlaşma içerisinde işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin önemine inanmaları ile mümkündür.
Ne yazık ki, yeni çıkarılan 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da sorunun merkezine inen ve ona göre
çözümler üreten bir yasa değildir. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iş
cinayetleri ve ölümler artarak devam etmektedir.
2002 yılında yenilenen İş Kanunu’nda
50’den fazla devamlı işçi çalıştıran sanayiden sayılan işyerlerinde iş
güvenliği mühendisi ve işyeri hekimi çalıştırmak zorunlu hale getirilmiştir.
Yasanın uygulama yönetmeliği ile iş güvenliği mühendisi ve işyeri hekimini
danışman statüsüne indirgenerek işyerlerinin devamlı kontrolünü
engellemiştir. Bu yönetmelik yargıdan dönünce İş Yasası’nda, ÇASGEM ve
Bakanlık Teşkilat Yasası’nda torba kanunlarla değişiklik yapmıştır. Bu
yasalara dayanılarak çıkarılan yönetmelikler de yargıdan dönünce, İş Sağlığı
ve İş Güvenliği Yasası’nı TMMOB ve bağlı odaların tüm itirazlarına rağmen
yasama organından geçirmiştir.
Bu yasa ve yönetmeliklerle işyerlerinde
çalışan insanların sağlık ve güvenliğini koruyacak, devamlı ve devlet
gözetiminde bir denetleme olması beklenirken, Devletin elini bu alandan
çekerek özel sektöre bir pazar alanı açmıştır. Eğitimli mühendis ve hekimi
eğitme adı altında özel eğitim kurumları açtırarak, burada bir sektör
yaratmıştır. OSGB’ler adı altında özel kurumlar oluşturarak mühendis ve
hekimleri kiralık işçi konumuna getirmiş, iş yerlerini denetleyecek mühendis
ve hekimlerin bağımsız çalışmasını engellemiştir. Kendisi güvencesiz,
kiralık işçi olan mühendis ve hekimler kendini koruyamazken, diğer işçilerin
güvenliğini ve sağlığını nasıl koruyacaklardır?
Bugün işçiyi her türlü korumadan uzak
bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan,
işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü
sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız.
Oysa her zaman söylediğimiz gibi; iş
cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi
için işyerlerinde “önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği” anlayışı
yerleştirilmelidir. Cinayetlerin sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri
almayan işverenler, yasal düzenlemeleri ve ikincil mevzuatları olması
gerektiği gibi hazırlamayanlar ve gerekli denetimleri yapmayan ilgili
bakanlıktır.
Çalışma hayatının yeniden düzenlenmesi,
çalışma şartlarının iyileştirilmesi, işçi ölümlerinin durdurulması için
mücadele etmek, kendini emekten yana konumlandıran TMMOB’nin tarihi
görevidir. Bu görevi yerine getirme bilinciyle TMMOB; iş cinayetleri ve işçi
ölümlerini ülkemizin sosyo-ekonomik ve demokrasi sorunları ile birlikte bir
bütün olarak ele almakta, insanca çalışma koşullarının oluşturulmasını
insanca yaşama hakkı ve talepleri ile birleştirerek sorunun çözümü için
yapılabilir, gerçekçi önermelerde bulunmaktadır.
İş cinayetleri kader değildir! İş
cinayetleri engellenebilir, yeter ki bilimin ve tekniğin gereği yapılsın!
Yeter ki; her çalışmanın öznesi insan ve yaşam olsun!
Metin BIÇAKÇI
TMMOB Rize İKK Sekreteri
TMMOB
Rize İl Koordinasyon Kurulu
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Rize
Şubesi
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Rize İl Temsilciliği
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Rize İl Temsilciliği
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Rize İl
TMMOB Mimarlar Odası Rize İl Temsilciliği
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Rize İl Temsilciliği
haber53 |