Ülkemizde Son Depremler | AFAD Son Depremler | Dünyadaki Depremler | Dünyada Son Depremler-2 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Deprem Nedir | MTA Deprem ve diğer Haritalar | Haritalı Deprem Takibi - quakes | Haritalı Deprem Takibi-geofon | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Deprem Türleri | Depremin Parametreleri | Ulusal Deprem Araştırma Prog. | Haritalı Deprem Takibi - emsc | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Deprem İstatistikleri | Depremlerin Oluş nedenleri | Depremin Şiddeti | İstanbul olası deprem senaryosu | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Apartman içinde yapacaklarımız | Depremde, Levha Hareketleri | Şiddet Hasar İlişkisi | İstanbul-Marmara Deprem Raporu | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Krizde Yaşam ve İstiklal Marşı ! | Kişisel güvenlik | Türkiye Deprem Haritası | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir. Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir. Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.Depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır. Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir. Depremler levhaların yanal hareketi sonucu oluşur. Yanal Hareket sırasında iki levha birbirine sürtünür. Sürtünme etkisiyle levhalar arasında kalan kayalar yerinden oynar ve bir enerji açığa çıkar. Bu enerji dalgalar halinde yayılarak depremleri oluşturur. Depremler Nerede Olur? Depremin Süresi Fay Hattı Nedir? Türkiye’de Bulunan Levhalar. Levhaların Hareketini Ne Sağlıyor?
Dünya’nın merkezinde ateş küre (magma) bulunur. Magma, tıpkı kaynayan bir suyun
kaptan taşmaya çalışması gibi yeryüzüne çıkmaya çalışır. Yukarı yönde kuvvet
uygulayan magma levhaların hareket etmesini ve yer yüzü şekillerinin oluşmasını
sağlar.
Yeryüzündeki Levhalar
Levhalar kapladıkları alanın türüne göre çeşitli isimler alır. Levha Hareketleri
1. Yakınlaşma Hareketi Yapan Levhalar
2. Uzaklaşma Hareketi Yapan Levhalar
3. Yanal Hareket Yapan Levhalar Levha Hareketlerinin Oluşturduğu Yeryüzü ŞekilleriYakınlaşan Levhaların Oluşturduğu Yeryüzü Şekilleri
Uzaklaşan Levhaların Oluşturduğu Yeryüzü Şekilleri
Levhaların Yanal hareketi Levhalar yanal hareket ediyorsa depremler oluşur. | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taş yuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler. Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tat kürenin altında devam edip gitmektedir.İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır. Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemiştik.Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir. Depremlerinin oluşumunun bu şekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuarlarda da denenerek ispatlanmıştır.Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır. Aslında kayaların, önceden bir birim yer değiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır. Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar. FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay" denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blok'un birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.Düşey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay" denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düşey hareket bulunabilir. Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır. Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir. Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür. Herhangi bir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için "DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.
Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.Odak noktası, dış merkez ve sismik deprem dalgalarının yayılışı
Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.
Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.
Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.
Herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır. Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri" depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir. Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangi bir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler. VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.
Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri). Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir. Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyot değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur. Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de göz önünde tutulmalıdır. Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.Rihter ölçeği logaritmik olarak büyür. Her bir tamsayı büyüklük artışı on kat daha güçlü deprem demektir. Başka bir deyişle, 7.9 büyüklüğündeki bir deprem, 6.9 büyüklüğündeki depremden 10, 5.9 büyüklüğündeki depremden ise 100 kat büyüktür. Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.
DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ : Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür. Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır: A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar. B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar. C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar. Şiddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır : Hafif Hasar :İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır. Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır. Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır. Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır. Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır. Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.Bunlardan; a) Bölümünde depremin kişi ve çevre, b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar, c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmiştir. MSK Siddet Cetveli :
ŞİDDET, ZEMİN İVMESİ, HIZ VE YAPI TİPLERİNDEKİ HASAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER
DEPREM – ZEMİN İLİŞKİSİ :Depremde, yerin davranışı çok iyi bilinmelidir. Depremin enerjisinin iletilmesi zeminin koşullarına göre farklı olur. İyi zeminlerde (granit, vb.) yutulur, kötü zeminlerde (alüvyon, vb.) ise büyür. Buna bir skala verilecek olunursa zemin koşulları, depremin şiddetini yaklaşık bir derece artırabilir. Depremin şiddeti; sağlam bir zeminde yapılan yapı ile sağlam olmayan bir zeminde yapılan yapıda çok farklı olarak hissedilir. DEPREM – YAPI İLİŞKİSİ:Deprem bölgelerinde inşa edilmiş yapılar, deprem kuvvetli yer hareketine maruz kalırlar. Kuvvetli yer hareketi ivme etkisi altındaki maruz kaldığı taban kesme kuvvetleri, yapıya deprem süresi içinde gelen gerçek deprem yükleridir. Yatay yük altında yapı ötelenir. Her yapının, taşıyabileceği elastik limit yatay yükü vardır. Bu sınırı aşmayan yüklerin etkisinde olan yapı sallansa da (gidip-gelse) yapıda hasar olmaz. Yatay yük kalktığı zaman yapı önceki durumuna döner. Elastik yük sınırını aşan yük yapıyı etkiler. Yapı, elastik limit yükünün üzerindeki yükü taşıyamaz ancak bu yük altında itilir ve ötelenmesi artar yapıda kalıcı hasar oluşmaya başlar. Elastoplastik davranan yapının taşıyıcı elemanlarının elasto plastik davranışla örneğin donatıda pekleşme ile yatay yük taşıma güçleri artabilir. Sonuç olarak depreme dayanıklı tasarımı ve yapımı için gerekli minimum koşulları sağlayamayan yapılar, hasar görür veya yıkılırlar. Deprem ve zemin koşullarına göre tasarlanmış, projelendirilmiş ve projeye uygun inşa edilmiş yapılar; deprem şiddetine karşı gelerek deprem enerjisini tüketirler ve hasar görmezler veya can ve mal kaybını önleyecek ölçülerde hasar görebilirler. Türkiye’de Deprem – Zemin - Yapı İlişkilerini düzenleyen yasa, yönetmelik, standartlar ve teknik şartnameler hazırlanmıştır. ‘Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği, ilgili Türk Standartları ve BİB. Genel Teknik Şartnamesi.’ | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
APARTMAN İÇİNDE DEPREM DAVRANIŞI ( 3-5 KATLI BİNA)
Çok katlı apartmanlarda üst katlar alt katlara göre daha çok sallanır.Bu binalar son yıllardaki deprem yönetmeliği (1975 ve sonraki tarihli)'ne ve Fen kurallarına göre yapılmışsa çökme tahlikesi yoktur.Yapılacak davranışlar 1-2 katlı evlerdekinden farklı değildir.Ancak çok katlı yapılara deprem açısından gerekli özel davranışlarda vardır. Yangın merdivenlerinin kapısını açık tutun. Ortak tehlike çıkışının (koridordaki) kapısını açık tutun. Binayı boşaltırken asansörü kullanmayın. Asansörde iseniz bütün düğmelere basın ve durduğu ilk katta asansörden inin. Birinci katta iseniz, kapıyı açamıyorsanız ve de zemin katta yangın çıkmışsa zemin kata yatak vb.gibi yumuşak bir şeyler attıktan sonra üstüne atlayın.Bu davranış çok katlı yapıların üst katları için geçerli değildir. Depremden Korunmak İçin Yapılması Gerekenler
Deprem Sırasında Yapmamız Gerekenler
Deprem Sonrası Yapılması Gerekenler
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TÜRKİYE DEPREM HARİTASI BE DEPREM BÖLGELERİ Ayrıntılı Türkiye Deprem Haritası ve bilgiler için Tıklayın
Sismik-1, Marmara'nın yeni fay haritasını çıkardı ve deprem olasılığı güçlendi: Bakırköy'le Avcılar'a 10 kilometre mesafedeki yekpare fay, 7.4'lük deprem yaratacak şekilde kırılacak Dümdüz bir hat Sismik-1'den son rapor Sismik-1 gemisinin Marmara Denizi'nde yaptığı araştırmalardan 'ürküten' bir sonuç çıktı: Orta Marmara fayı 30 yıl içinde bir kerede kırılacak ve 7.4'lük deprem meydana gelecek ÖZGÜR GÖKMEN
Marmara Denizi'nde eylül ayında çok kanallı sismik yansıma çalışması yapan Sismik-1'in verileri, İTÜ Maden Fakültesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Aral Okay, İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Demirbağ ve MTA Jeoloji Etütleri Dairesi'nden İsmail Kuşçu tarafından yorumlandı. İzmit depremi gibi
Orta Marmara fayının bazı bölgelere uzaklığı ise şöyle: | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Prof. Dr. Osman Görgülü, Prof. Dr.
Machu Koe, "İstanbul'da olması beklenen depremle ilgili önemli
ve yeni bilgiler" konulu rapor Fransız, Türk ve Japon
bilimadamlarının ortak çalışması sonucu hazırlanmış. Aşağıda
okuyacağınız dehşet veren bilgiler, Kandilli Rasathanesi,
Marmara Deprem Araştırma Enstitüsü'nün 25 Nisan 2003 tarihinde
teslim ettiği 'Marmara Denizi Fay Yapılanması, deprem olasılık
ve senaryoları adındaki araştırmasına dayandırılmış.
Buna göre: 'Marmara Denizi'nde üç
ana fay hattı üzerinde 117 adet İstanbul'a dikey atımlı fay
tesbit edildi. Olası depremin büyüklüğünün minimum 7.2, maksimum
7.8 olacağı belirtilmiştir. Tüm ana ve yan fay hatlarının
kırılma ihtimalinin yüzde 84, tahmini deprem tarihininse 2-9 yıl
arası olacağı tahmin edilmiştir. Depreme alışık Japonlar'ı bile
hayrete düşüren yaprak damarlarını anımsatan bu fay oluşumunun
İstanbul Anadolu Yakası'na uzaklığı sadece
Bilgiler felaket...
- Peki depremden en fazla etkilenecek
bölgeler?
- Ya binalarimiz?
'En güvenli yer neresi?' sorusuna
Japon bilim adamının yanıtı korkunç:
'İstanbul'dan olabildiğince uzak her yer güvenli'
Eğer deprem anında ölmediyseniz
bile, sonradan yaşamanız da pek mümkün görünmüyor. Zira, rapora
göre, depremden hemen sonra İstanbul'un 'Karantinaya alınması'
gerekiyor. İstanbul'un kalabalık ve yerleşimindeki düzensizlik
nedeniyle enkaz ve yardım bekleyenlerin yüzde 65'ine ilk 2 ay
ulaşılamayacağı, bu nedenle ölü sayısının ve kargaşanın artacağı
ifade ediliyor.
'Sadece İstanbul değil, Türkiye
ekonomisinin yüzde 75'lik kısmının tamamen yok olacağı, dünya
ekonomisinin kriz tehlikesi ile karşılaşacağı da rapora
eklenmiş.'
Bu bilgilerin altında Dr. Osman
Görgülü'nün imzası var. Kendisi için 'İ.Ü. Yerbilimleri Ana
Bilim dalı Öğretim Üyesi ve AKOM (Afet Koordinasyon Merkezi) eski
Danışmanı' denilmiş... |