LİKAPA, KARAYEMİŞ, KOKULU ÜZÜM VE KİVİ YETİŞTİRİCİLİĞİ |
|||||||||||||||||||
LİKAPA YETİŞTİRİCİLİĞİ Yaban Mersini ılıman iklim kuşağına adapte olmuş bir meyve türü olup botanik olarak gerçek üzümler gurubunda yer almaktadır. Ekonomik olarak kültürü yapılan Yüksek boylu Yaban mersini (highbush blueberries) (Vaccinium corymbosum), alçak boylu Yaban mersini (lowbush blueberries) (Vaccinium angustifolium) ve tavşan gözü Yaban mersini (rabbiteye blueberries) (Vaccinium ashei) olmak üzere üç farklı türü vardır. Alçak boylu çalı formunda olan Yaban mersinlerinin yetiştiriciliği daha zordur. Amerika başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde binlerce hektarlık alanlarda tarımı yapılmaktadır. Günümüzde ticari olarak yetiştirilen Yaban mersini 1906 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletlerinde başlatılan seleksiyon çalışmalarının ürünüdür. Bu çalışmalarla seçilen Yaban mersini tipleri daha sonra kendi aralarında melezlenerek yeni çeşitler elde edilmiştir. Çok hızlı bir şekilde üretilerek satışa sunulan Yaban mersinleri Dünyada en popüler meyvelerden biri iken ülkemizdeki yetiştiriciliği İkibinli yıllarda Rize’de başlatılmıştır. Islah çalışmaları ile geliştirilen yeni yaban mersini çeşitleri doğada bulunan formlarına göre çok daha iri, daha sulu ve daha tatlı meyveler verirken hastalık ve zararlılara da daha dayanıklıdırlar. Bu yönleriyle daha geniş alanlara adapte olabilmektedirler. Tavşan gözü Yaban mersinleri yüksek boylu Yaban mersinlerine göre daha geniş yetişme alanı bulmuştur. İklim isteği bakımından Doğu Karadeniz Bölgesindeki illerden Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun’un genelde rakımı yüksek dağ ve yaylalarında yabanı formları bulunmakta ve yöre halkı tarafından taze olarak, reçel veya pekmez yapılarak tüketilmektedir. Yaban mersinleri asitli toprakları tercih ederler (pH=4.5-5.0) ve genel bir ifade ile yabanisinin olduğu yerlerde, defne, çam, kızılağaç veya beyaz sedirin karışık olarak yetiştiği nispeten meyilli alanlarda kültür çeşYaban mersini çok farklı amaçlar için kullanılabilmektedir. Taze meyve olarak, meyve suyu sanayisinde (tek başına veya diğer meyve suları ile kokteyl yapılarak), ilaç sanayisinde (kuru meyvesi, çiçek, kök ve yaprakları), süt ve süt ürünleri teknolojisinde (dondurma, yaban mersinli süt, yoğurt v.s.), kuru meyve teknolojisinde, meyveli ekmek, çörek, kek, puding ve pastalarda, baharat sanayisinde, meyve salatalarında, reçel, marmelat, jel ve konserve sanayisinde, çay (kuru yaprağı ve kuru meyvesi), diyet mönülerinde, şarap yapımında (Sibirya) ve bitkisi kulp (sap) yapımında kullanılmaktadır.Yaban mersininin insan sağlığı ile beslenmesi üzerine yararları ile ilgili dünya çapındaki bilimsel dergilerde yüzlerce araştırma makalesi yayınlanmıştır. Yapılan araştırmalarda bir bardak Yaban mersini meyvesinin 145 gram geldiği ve 21 gram Karbonhidrat, 1 gram protein, 0,5 gram yağ, 19 miligram C-VİTAMİNİ, 145 IU A- VİTAMİNİ ve 85 KALORİ içerdiği belirtilmektedir. Ayrıca, 100 gram yenilebilir Yaban mersininin %83’ünün su, %0.7’sinin protein, %0.5’inin yağ, %15’inin karbonhidrat, %1.5’unun lif olduğu ve 62 kalori sağladığı saptanmıştır. Mineral ve vitaminlerce zengin olan yaban mersini sodyum içermezken potİnsan sağlığı açısından da çok yararlı olan LİKAPA’nın aşağıdaki özellikle sahip olduğu bilimsel araştırmalarla ortaya konulmuştur. itleri rahatlıkla yetişebilmektedir (Prits ve Hancook, 1992; Gough, 1995 ve 1996; Strik ve ark., 1993). Rize’de LİKAPA, Trabzon’da LİGARBA, Rize Pazar ilçesinde KASKANAKA, Ardeşen ilçesinde ise ÇERA, Artvin’de MORSİVİT veya MAHABAK olarak isimlendirilen ve yöre insanı tarafından doğadan toplanan yabani meyveleri beğenilerek tüketilen Yaban mersini henüz ticari olarak yetiştirilmemektedir. Ekonomik olarak Rize ilinde mevcut tarımsal ürünleri karşılaştırdığımızda LİKAPA (Yaban mersini) başta olmak üzere üzümsü meyvelerin çok üstün olduğu görülebilmektedir. Nitekim iç piyasaya taze veya dondurulmuş olarak sunulan Yaban mersini meyvesinin kilosu toptan 2-3 $'a satılmıştır. Çiftçi
bahçesinden çıkış fiyatı olan bu değer, yaban mersininin ORGANİK
ÜRÜN kapsamında satışa sunulması ile çok daha yukarılara çıkacaktır.
Çünkü Birleşik devletlerden ithal edilerek İstanbul’daki gros
marketlerde satışa sunulan ve ilaç ile ticari gübre kullanılan yaban
mersini meyvesinin 250 gramı 3-4 $'a satılmaktadır. Fındık,
çay, ahududu, böğürtlen hatta Kividen elde edilen gelirden çok daha
fazla gelir getirecek olan bir meyve olacaktır. Nitekim ortalama
olarak 1 dönüm fındık bahçesinden 2.000 $, çay bahçesinden
2.000 $, Böğürtlen-Ahududu bahçesinden 2.000 $ gelir
elde edilebilirken 1 kg yaban mersini
3-4 $ karşılığında üreticiden satışa sunulmuştur. Bir dönüm
yaban mersini bahçesinden 2 500 kg ürün alınmaktadır (bu miktar 7
500 kg’a kadar çıkabilmektedir). Dolayısıyla toplam elde edilen para
miktarı 6.000 $ dir. LİKAPA (Yaban mersini) için
söylenecek tek söz vardır, hem karlı hem de yararlı. Karadeniz
Bölgesinin yüksek kesimlerinde yabani olarak yetişmekte olan
likapanın kültür çeşitlerinin bölge çiftçisine kazandırılmasına
yönelik çalışmalar Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi
tarafından başlatılmış, TÜBİTAK ve DPT tarafından yapılan
çalışmalara destek alınmıştır. Böylece Karadeniz Bölgesinde ürün
çeşitliliğine LİKAPA (Yaban mersini) da eklenmiş olacak ve bu ürüne
dayalı yeni sanayi kurulabilecektir.
İltihaplar için dezenfektan özelliği taşır potasyum içeriği son derece yüksektir
KARAYEMİŞ YETİŞTİRİCİLİĞİ Vatanı Anadolu olup, yurt dışına giden ve isim değiştiren; Karayemiş de 1546 yılında bir Fransız tarafından Trabzon’dan toplanmış ve Trabzon Kirazı (Cerasus trapezuntuna) olarak adlandırılmıştır. Bitki aynı yıl İstanbul üzerinden İtalya’ya, 1574’de başka bir yabancı tarafından Viyana’ya oradan da Fransa ve İngiltere’ye gönderilmiştir. 1600 yılından itibaren tüm Avrupada park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Karayemişin Latince adı Prunus laurocerasus’tur (Cerasus’tan dolayı orjini Giresun olması lâzım). Ülkemizde ise Taflan, Karamış, Kattak, Laz Üzümü, Laz-Gürcü Kirazı, Tçko, Tanal kısaca karayemiş olarak isimlendirilen bitkiye; Rize, Trabzon (Maçka - Meryemana Vadisi), Giresun, Sinop (Ayancık), Zonguldak (Devrek), Kastamonu, Bartın, Bolu, İzmit (Keltepe), Adapazarı, İstanbul (Belgrat Ormanı, Alemdağ), Bursa (Uludağ) ve Osmaniye’de (Gâvurdağları) orman veya orman kıyılarında doğal olarak rastlanır.
Karayemiş; 5-6 m boyunda veya boylu çalı şeklinde, kışın yaprağını dökmeyen ağaççıktır. Özellikle kayın ormanlarının altında yer alır. Ormancılık bakımından zararlı bir alt flora bitkisidir. Parkçılıkta gruplara karıştırıldığı gibi, tek olarak ta kullanılır. Makaslanmaya gelen bir çit bitkisidir. Güneşli, yarı gölge, kuytu (tam gölgeye dayanır), nemli deniz iklimlerinde, asitik, derin, nemli, humuslu-killi-kumlu topraklarda yetişir (800 rakımlı Ankara’da da park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir). Üretilmesi tohum ve çelikle yapılan ve şimdiye kadar herhangi bir zararlı ve hastalığına rastlanmayan karayemiş; fındık bahçelerinin karayel yönüne dikilerek bahçenin rüzgârdan korunmasını sağladığı gibi, görülmesi istenmeyen helâ, depo vs. gibi yerlerin gizlenmesinde de kullanılır. 5-15 cm boyundaki yaprakları; kısa saplı, uzun şerit halinde ve deri gibi serttir. Sivri uçlu, tam kenarlı veya düzensiz seyrek dişlidir. Üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü açık renkli ve tüysüzdür. Şekli ve parlaklığı bakımından manolyaya benzer. Yaprak orta damarı alt yüzde bariz çıkıntı yapar. Açık renkli yeşil renkteki genç sürgünleri tüysüzdür. Bitkiler dünyasının geniş bir ailesi; Rosaceae (gülgiller) familyasından olan karayemişin, Nisan - Mayıs aylarında beyaz açan çiçekleri; 5-10 cm boyundaki dik bir eksen üzerinde sıralanır ve 30-35 tanesi bir arada salkım teşkil ederler. Zeytin (yuvarlakça) biçimindeki, tek çekirdekli (düzgün, sivri, çarpık yumurta biçimli) az-çok sulu mayhoş-buruk (olgunlaşmış mahlep tadına benzer) meyveleri; 8-10 mm boyunda, önceleri yeşil, olgunlaşınca siyaha yakın (koyu mor) bir renk alır. Sarı kırmızı alacalı olanları da vardır. Büyüme biçimi, yaprak boyu ve şekli, kışa dayanıklılık açısından farklı 20 bodur türü bulunan karayemişin yabancı literatürde, önemli 9 çeşidi vardır. Bunlar; Angustifolia (yaprakları ince ve şerit biçimli), Caucasica (koyu yeşil yapraklı), Colchica (bol çiçekli), Herbergii (koyu yeşil yapraklı), Otto luyken (yavaş gelişmeli), Pyramidalis (dar tepeli, piramit formlu), Schipkaensis (Bulgaristan kökenli, bol çiçekli, kışa dayanıklı), Schipkaensis Macrophylla (gevşek dokulu), Zabeliana (sarkık formlu, kent iklimine dayanır). Ülkemizde ise meyve biçimi ve meyvenin olgunlaşma mevsimine göre 7 karayemiş çeşidi vardır. Su -(acı)- (temmuz ortası, acımsı-buruk lezzetli), Vavul (çok etli ve az taneli), Yabani (temmuz ilk haftası, buruk lezzetli), Ağustos -İstavrit- (meyveler geç ve kırmızı renkte olgunlaşır), Orak -(selvi)- (temmuz ortası, tatlı-lezzetli), Ayran -(beyaz)- (haziran ortası, tatlı lezzetli), Kiraz -(Ekmek)- Karayemişleri (haziran ortası, mayhoş-hafif buruk). Karayemiş nasıl kullanılır?
Karayemiş ve Sağlık
KOKULU ÜZÜM (İZABELLA) YETİŞTİRİCİLİĞİ Rize ili Doğu Karadeniz kıyı şeridinde yer alan subtropikal iklim özelliklerine sahip bitki örtüsü ile ülkemizde müstesna bir konumdadır. Bu konumu itibari ile gerek yağış gerekse bitki çeşitliliği açısından çok değişik şartları ihtiva eder. Kokulu Üzümün Beslenme ve İnsan Sağlığı Bakımından Önemi : Üzüm yüksek şeker içeriği dolayısıyla kalori değeri fazla olan bir besin maddesidir. Bazı karaciğer hastalıkları ve kansızlığın tedavisinde de etkili olan üzüm içerdiği mevte asitleri ve lifli yapısından dolayı mideye zarar vermeden böbrek ve bağırsak sisteminin çalışmasını düzenler, kanın temizlenmesine yardımcı olur. Nemli bölgelerde yetişen ve renkli olan üzümlerin kabuk kısımlarında bol miktarda antioksidant olarak görev yapan resveratrol maddesi sentezlenmektedir. İlimizde yetişen kokulu üzümde de bol miktarda resveratrol maddesi bulunmaktadır. Bu maddenin kabukta olması sayesinde nemli bölgelerde yetişen üzüm çeşitlerinin mantari hastalıklara karşı dayanıklılık sağladığı tespit edilmiştir. Bahçe Yerinin Seçimi : Güney veya güney-batıya bakan meyilli alanlar tercih edilmelidir. Asma sıraları kuzey-güney doğrultusunda oluşturulmalıdır. Böylece daha iyi ışıklanma sağlanacağından asmalar daha kaliteli üzüm verecektir. İlimiz için bu konu oldukça önemlilik arz etmektedir. Çünkü ilimizin güneşli gün sayısı azdır. Kokulu Üzümün Çoğaltılması : Kuvvetli gelişme gösteren güneş alan ve üzüm verimi iyi olan kokulu üzüm asmaları tespit edilerek bunları bir yaşlı dallarından çelik alınarak köklendirilmelidir. 30-45cm uzunluğunda hazırlanan ve alt gözün hemen üstünden, üst gözün 2-3cm üzerinden gözün hemen arkasından doğru yapılan kesimle çelikler hazırlanmalı ve uygun ortamda köklendirilerek bağdaki yerlerine dikilmelidir. Dikim : Fidan dikimi için en uygun zaman erken ilkbahar aylarıdır. Dikim öncesi köklere dikim budaması uygulanmalıdır. Dikim derinliği 35-50cm olmalıdır. Toprak işleme çok derin yapılmamalıdır. Derin toprak işlemede taze yeni kökler zarar görebilir. Yabancı otların büyümesine müsaade edilmemelidir. Budama ve Terbiye Şekli : Terbiye sistemlerinin tamamında asmalar tele alınmaktadır. İlimizde yetişen kokulu üzümlerde gözler aşağıya doğru sürme eğilimi gösterdiğinden kurulacak terbiye sistemi yüksek terbiye sistemi şeklinde olmalıdır.yağış durumu göz önüne alındığında beton direklerin kullanılması uygundur. Kullanılacak direk boyu 270cm olmalıdır. Bunun 70cm. si toprak altında 2m. Si toprak yüzeyinde kalacak şekilde planlanmalıdır. Verim Budaması : Her yıl kış dinlenme dönemimde yapılan budamaya verim veya kış budaması denir. Asmanın gövde kalınlığına göre ürün çubuklarında göz sayısı hesaplanarak bırakılmalıdır. Kullanılacak olan ürün çubuklarını oluşturacak gözler vineferaların aksine kolların aşağı bakan kısımlarından bırakılmalıdır. Yaz Budaması : Asmalar gelişme dönemindeyken yeşil aksamları üzerine uygulanan bir işlemdir. Genellikle ürün kalitesi amacına yönelik yapılır. Bu budama sırasında asmanın yaşlı kısımlarından çıkan obur sürgünler temizlenir. Meyveler oluştuktan sonra filiz alma, üç alma, tepe alma, koltuk alma, yaprak koparma işlemleri yapılır KİVİ YETİŞTİRİCİLİĞİ VE BAHÇE TESİSİ Çok yıllık bitkilerde başlangıçta yapılacak hatanın giderilmesi zaman ve emek alır. Bu yüzden başlangıçta her şeyi ayrıntılı olarak düşünmek ve hazırlıkları ona göre yapmak gerekir. Bu hazırlıklar içinde;
YER SEÇİMİ Önce kivi fidanlarının dikimi yapılacak olan toprağın kivi bitkisi için uygun özellikte olmalı aksi takdirde iyi bir sonuç almak mümkün değildir. Çünkü bitkinin kök yapısı olumsuz şartlara karşı aşırı duyarlılık göstermekte ve bitki gelişmesi sekteye uğramaktadır. Yine fidanların dikileceği yer arazi yapısı uygunsa güney yönlü ve sıraların yönü kuzey güney istikametinde olmalı ve dikimi yapılan yerin taban su seviyesi yüksek olmamalıdır. Fidan dikimi ilkbahar ve sonbaharda yapılmalıdır. Eğer fidanlar tüp içerisinde ise özellikle dikimden sonra sulaması takip edildikten sonra yaz aylarında da yapılır. Kivi fidanlarının dikileceği fidan çukurları en az 45-50 cm derinliğinde ve çapında olmalıdır. Açılan kuyulardan çıkan toprakla hayvan gübresi karıştırılır tekrar fidan çukurlarına konulmalıdır.
Erken verime yatmaları ve sağlıklı bir gelişme
için 2 yaşlı sağlıklı fidanlar dikilmelidir. Fidan dikimi yapılırken Aşı yeri veya sürgün yeri toprak altında kalmamalı toprak üzerinde olmalıdır. Tüplü (torbalı)fidanlar tüpten ayrılarak dikilmeli ve can suyu verilmelidir. Dikilen fidanların sağlıklı gelişebilmesi için 3-4 günde bir yağışsız havalarda sulanmalıdır. Sürgünün dik büyümesi ve düzgün bir gelişme gösterebilmesi için 3-4 cm çapında 2.0 M uzunluğunda destek (herek) verilmelidir. Ana gövdeyi oluşturacak olan sürgünde yaklaşık 1.80-2M düz bir şekilde büyüme sağlandığında tepesi kesilerek alt taraf dan çıkan yan sürgünlerden iki tanesi sağa ve sola büyütülmek üzere bırakılır ve taçlandırma yapılır. DİKİM PLANI Kivi bitkisi iki evcikli (erkek-dişi)dir. Erkek bitkiler tozlayıcı durumda olup bahçe tesisinde 7 veya 8 dişi için 1 erkek dikilmelidir. Tozlanma olayında rüzgar çok fazla bir role sahip değildir, büyük oranda tozlaşma arılarla olmaktadır. Kivi meyvelerinin çiçekleri nektar üretmezler ancak arılar için polen kaynağıdır.Güneşli havalarda arıların çalışması daha yoğun şekildedir.
Arı
kovanlarının kivi bahçesine konulacağı en uygun zaman dişi çiçeklerin % 10'
unun açtığı zamandır. Dönüme iki arı kovanı yerleştirmek iyi bir döllenme ve meyve kalitesi ve verimi için zorunludur. Dikim planında erkek bitkilerin yeri tespit edilirken özellikle dişi bitkileri en iyi şekilde tozlayabilecek yerlere konulmalıdır. Yandaki dikim planında olduğu gibi. DESTEK SİSTEMLERİKivi bitkisi kuvvetli gelişme gücüne sahip çalı görünümlü bitkilerdir. Normal gelişme ve büyüme sağlayabilmeleri için desteğe ihtiyacı vardır. Kivi bitkisi gövdeleri kendi ağırlığını taşıyamaz. Doğal gelişme ortamlarında ağaçlara sarılarak destek alırlar. Meyve verimi 1 yaşlı çubukların gözlerinde olduğundan bunların bitkide yeter sayıda ve uygun yerde bulunmalarını sağlayacak budama ve destek sistemine ihtiyaç gösterir. Bitkinin ağırlığını taşıyan, destekleyen direkler , teller ve herekler destek sistemini oluştururlar.
T Sistemi
T sistemi
Avantajları
Çardak Sistemi (Pergola) Sistemi
Çardak Sisteminin avantajları
GÜBRELEME Genel bir kaide olarak bir bitkinin gübre ihtiyacı tespit edilirken yaprak ve toprak analizine bakılır. Kivi bitkisine verilecek gübre miktarı yapılan araştırma sonuçlarına göre tespit edilmelidir. Toprak yapısı ve derinliği uygun olduğu takdirde kökler yanlara ve derinlere dağılır. Bol saçak kök yaptığı içinde toprağı sömürme gücü fazladır. Gübrelemede esas bitkinin topraktan aldığı bütün elementleri en az alındığı miktar ve alınabilir formda olmak üzere toprağa geri vermektir.
Kivi bitkisinde hızlı vejatatif ve genaratif gelişmeye bağlı olarak besin maddelerine her yıl artan miktarlarda ihtiyaç gösterir. Verilecek olan gübre miktarı ve zamanı önemlidir. Organik gübre (hayvan gübresi,yeşil gübre) Şubat-Mart dönemi kivinin taç iz düşümüne göre en az 1m2 lik alana verilmelidir. Verim çağında olan kivi bitkisi için ortalama yanmış sığır gübresi 15-20 kğ tavuk gübresi için 10 kğ yeterlidir. Kimyasal(Suni) gübreler verilirken, yine bitkinin yaşı ve taçlanma iz düşümüne göre verilmelidir. Azotlu gübrelerin hepsi bir defada verilmemelidir. Suda çabuk hidroliz olmaları ve yıkanmaya duyarlı oluşları nedeni ile özellikle bölgemizde yağışlı bir iklime sahip olduğundan 1/3 mart 1/3 mayıs 1/3 haziran ayında verilmelidir. Fosforlu ve potaslı gübreler suda zor erimeleri ve tutulmaları nedeni ile kasım-aralık ayında verilmelidir. Dikimden sonra İlk üç yıl genç fidelere
uygulanacak olan gübre miktarı üçe bölünmek üzere 1/3 Mart,
1/3 Mayıs, 1/3 Haziran ayında verilmelidir. Gübre
verilirken en az 1m2 lik alana yayılmalıdır. |